Dışarıdan gelen o eşsiz yağmur sesini duyabiliyordum. Orkestraya ihanet etmeyen gök gürültüsü de ara ara dahil oluyordu müziğe. Pencereme tokat atarcasına çarpan rüzgarın çokta güzel bir sesi olduğunu söyleyemeyeceğim. Bir yılan gibi yattığım yatakta kıvrıldım ve günün ilk ışıklarını kısık gözlerime davet ettim.
Cumartesi sabahı uyandığınızda okulun olmayışı küçük bir gülümseme bahşederdi dudağınıza. Şimdi bana olduğu gibi... Esneyerek yataktan kalkarken yapmak istediğim tek şey tekrar yatağa gömülüp, o örtüyü pazartesiye kadar kafamdan çekmemekti. Bu düşünceyi yüzüme beş defa su çarparak rafa kaldırdım.Tembel adımlarla mutfağa gittiğimde Umut iştahla tabağındakileri bitirmeye çalışıyor, annemse kızarttığı patatesleri tabağa koyuyordu.Genelde annemin zoruyla yemek yiyen Umut'un böyle yemesi ilginçti.Küçücük ağzına aynı anda bir çok şey tıkıştırmıştı.Annem dünün izlerini taşıyan neşeli çehresiyle bir gülümseme gönderdi.
-Günaydın kuzum
Masaya yerleşirken benimde dudağımın ucu kıvrıldı.
Sana da günaydın....anne
Ortaya duygusal bir hava hakim oldu.Belki de duyduğu 'anne' sözcüğüydü onu bu kadar etkileyen.Yerimde rahatsızca kıpırdanıp Umut'a baktım.
-Hayırdır ufaklık? Yavaş ye boğulacaksın.
Küçücük ağzına bastığı şeyleri meyve suyu yardımıyla midesine gönderdi ve tıpkı bana sır vermek istermiş gibi yaklaştı.
-Sen de ye Mahyuyan, eğer tabağımı bitiymessem öyümcekler gelecekmiş, annem öyle söyledi,
Gerçekten önemli bir şey dinliyor gibi başımla onaylayıp ben de ona yaklaştım.
-Biliyor musun ufaklık?Eğer bana bir bardak su getirmezsen örümcekler tekrar gelecekmiş.
Umut dehşete düşmüş gibi küçücük elleriyle tombul yanaklarını sıkıştırdı.Saniyeler sonra yüzümdeki haince sırıtmayla Umut'un getirdiği suyu yudumluyordum. Annem oturduğu sandalyede kıpırdanmaya başlayınca bir şey söyleyeceğini anlayıp bakışlarımı yüzüne çevirdim.
-'Sana bir haberim var kızım, bahsetmiştim ya hani kiralık dükkanla ilgili...' başımı aşağı doğru salladım. 'hah... işte o dükkanı aldım mallar bu pazartesi yola çıkıyormuş inanabiliyor musun bu kısa sürede işlerde bana yardımcı olacak bir bayan bile buldum.Aslıda daha önce söyleyecektim sana fakat kesinleşince söyleyeyim dedim.'
Bir an onun bu hevesli haline toprak atmak istemedim. Netice de bir hata yapmış olsa bile kendini affettirmeye çalışıyor ve bizim için çabalıyordu.Gözlerine onaylarcasına baktıktan sonra tek ucu kıvrılan dudağımı serbest bıraktım.
-'Güzel...sevindim yani..' Beklenti dolu gözlerini büyüterek bana bakmaya devam etti.Ona kötü tepki vermek istemediğim için yarım yamalak gülümsememi içten bir gülüşe çevirdim.Ne kadar dirensem de galiba yavaştan onu affetmeye başlıyordum.Benim gülüşümle parlayan gözleri uzun zamandır ilk defa bu kadar umut dolu bakıyordu.
-Sağol canım sağol, artık Umut'uda yanımda götürürüm
-Ben de gideceğim,ben de.Anne paykada gideyiz değil mi?
-'Evet bebeğim senide götüreceğim' sonra yapay bir şekilde kaşlarını çattı. 'Ama önce tabağındakileri bitireceksin. Yoksa biliyorsun ki...'
Umut'ta dehşetle ona eşlik etti:
-Örümcekler...
-Öyümcekley...
.
.
.
Kulaklıklarımdan beynime kadar ulaşan çello sesi garip bir şekilde rahatlamamı sağlıyordu.Okul yolunda sakince adım atarken bir yandan da bugünkü gireceğim geometri sınavında kullanacağım formülleri tekrarlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahruyan Uyan!
RomanceSöyle Mahruyan saçlarının rengini Ben bilmem, renkleri anlat bana.. Güzel mi yüzün de sesin gibi? Anlat Mahruyan, kendini anlat bana.. Görmek için sadece gözler yetmezdi.En az göz kadar yürek de görmeliydi.Genç adamın körlüğü, uzuvları tam ancak yür...