Açılmayı bekleyen kapalı kapılar ardında kim bilir neler saklıdır? Sana kalmış açıp açmamak. Belki gün yüzüne çıkmayı bekleyen korkular vardır ardında, belki de aşkın hüküm sürdüğü koca bir fırtına...Hadi uzat elini kapıya! Durma!
Anne...
Kriz geçirdiğim gün benimle birlikte nasıl perişan olduğun hala gözlerimin önünde.Kendimi tekrar o halde bulmamak için yeni bir temiz sayfa açma işini rafa kaldırıyorum.Yeni sayfa değil, geçmişimi istiyorum. Benden itinayla sakladığın geçmişimi...
Lütfen beni merak etme ve peşimden gelme. Şimdiden özür dilerim.
-Mahruyan
Kalkıştığım işin ne denli büyük olduğunu nedense mantığım reddediyordu. Yatağımın üstüne bıraktığım notu ardımda bırakıp, dünden hazırladığım çantamı omzuma attım.Şu an suç işleyen çocuklar gibi göründüğüme eminim.Ehh...Evden kaçarak bir nevi suç işliyor sayılırım.
Ama kilitli sandıkların içindeki geçmişime dair beslediğim merak beni suçlu yapmamalı.Bir kaç gün önce aldığım kararın peşinde durmalıyım.Ayakucumda sessizce merdivenleri inerken kendimi Amerikan filmlerinde hissetmedim değil.Balerin edasıyla parmak uçlarımda ilerleyerek kapıyı sessizce açtım.Siyah postallarımı giydim ve kapıyı olabilecek en sessiz şekilde usulca kapattım.
Günün ilk ışıkları yeni yeni kendini gösteriyor, güneş bile uykulu gözlerini kırpıştırırcasına edalı bir şekilde dağların arkasından göğe süzülüyordu. Havanın serinliğini farkedince giydiğim deri cekete minnetle baktım.Siyah kapüşonu da kafama geçirerek aceleci bir tavırla sokakları arkamda bıraktım.Etrafta pek kimse yoktu.
Çantamdan çıkardığım dünden kalma simitten ufak bir ısırık alıp terminalden geçen otobüsleri seyrettim.Bir yandan simidimi yiyor bir yandan da hangi otobüse bineceğimi bulmaya çalışıyordum.Ceketimin cebinden buruşmuş kağıdı çıkararak adrese yeniden göz attım ve kafamı kaldırdığımda "Nehirli" yazan aracı fark etmem uzun sürmedi.
Birkaç saniye ağzımdaki lokmayı çiğnemeden araca baktım ve gideceğim yerin aracı olduğuna kanaat getirip arka koltuklardan birine yerleştim. Cam kenarından dışarıyı izleyerek yolculuğuma devam ediyordum.Garip bir huzur vardı içimde sanki yapmam gereken bir şeyi yapıyormuşum gibi. Açıkçası gideceğim adresteki "dost" un kim olduğunu çok merak ediyordum.Sabahın ilk dakikalarında çekingen olan güneş ışıkları şimdi cesurca ısıtıyordu bedenimi.Yanımda oturan teyzeye tebessüm edip, yarı uyuklayarak yarı dışarıyı izleyerek iki buçuk saatin sonunda Nehirli'ye gelebilmiştim.
Tembel adımlarla araçtan indim ve etrafı uzun uzadıya taradım. Etraf kalabalık değildi.Yine de yeni güne uyanan insanların bir kısmı şimdiden koşuşturmaya başlamıştı.Bitirmeden çantama koyduğum simidi tekrar çıkarıp bir ısırık aldım.Yabancısı olduğum bu ilçede umarım kaybolmadan "bir dost"u bulabilirdim.
Etrafını ağaçların ve bankların sardığı kaldırımlardan sağa sola bakarak ilerlemeye başladım.Acaba annem notu görünce ne tepki verecekti.Eminim üzülecekti, belki birazda öfkelenecek.Ama olsun buna değerdi.Okuduğum o masalın neden beni bu kadar etkilediğini, o masalda neden kendimi bulduğumu birinin bana açıklaması lazımdı.Her adımda içim kıpır kıpır oluyor gereksiz bir heyecanla doluyordu.Gülümseyerek gökyüzüne baktım ve tüm ciğerlerimi dolduracak kadar büyük bir nefes çektim içime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahruyan Uyan!
RomanceSöyle Mahruyan saçlarının rengini Ben bilmem, renkleri anlat bana.. Güzel mi yüzün de sesin gibi? Anlat Mahruyan, kendini anlat bana.. Görmek için sadece gözler yetmezdi.En az göz kadar yürek de görmeliydi.Genç adamın körlüğü, uzuvları tam ancak yür...