Apartmanın önüne geldiğimde hava çoktan kararmaya yüz tutmuş,kuşların solukları yeryüzünden yavaş yavaş kesilmeye başlamıştı.Gökyüzünden elini eteğini çeken güneş son parıltısınıda kendiyle birlikte dağın ardına gömüverdi.
Soğuk ciğerlerime kadar işlemiş, nefes alışımı engellemişti. Kolumu apartman girişinde dinlenmek üzere duvara yaslarken gözüme ilişen saatle beynimi bir düşüncedir alıverdi.Çok mu geç olmuştu ha Mahruyan?
Haber vermiştim mesajla vermesine ama , sahi ya annem neden hiç aramamıştı.Garip,hemde oldukça ..Belki bunca senedir bir hiçmiş gibi görmezden gelişim artık onu da benden soğutmuştur kimbilir?
Bu düşünce dahi sinirlerimi kabarttı hem ondan nefret ediyor,hem de her daim beni umursamasını mı istiyordum hiç bilmiyordum. Aman aramazsa aramasındı çok umrumdaydı sanki?
Sağ elimle rastgele karıştırdığım çantada elimle herşeyi yokladıktan sonra en sonunda geldi anahtar.Lazım olacaktı ya tabi en sona gelirdi, işime yaramayacak olsa ayağıma takılırdı kesin. İşte böyle rast gelir benim işlerim.
Ne kadar da yavaş kıvırmaya gayret etsemde,bu çelik kapının sessizlikle alakası olmayan bir gıcırtısı vardı.Eminim Nihal hanım kapının ardında beni bekliyordur.Beklesin tabi,meraktan beklesin öyle.Uzun gıcırtının beraberinde açılan kapı yüzümü içerideki sıcak havayla buluşturdu sonunda.
Suat'la olduğum zaman yaylarını gevşettiğim suratımı sert ifadeye çevirip kaşlarımı çattım.Hâla kaldırmadığım başımla bir ses aradım etrafta.Ne o öyle? Kapı sesine bile merak edip çıkmamış kadın görüyor musun?Gamsız..Gamsız işte.
-Umuut,Umut nerdesin canım?
Birkaç adım sonra oturma odasının kapı camından sobanın kızıl aksi çarptı gözlerime.Evdeler ise neden ışık kapalı?
Hızla kıvırdığım demir kolla birlikte kapı açılır açılmaz ciyak bir düdük öttü uzunca.Umut ağzında bir düdük kapı dibinde yüzünü şişirmişti.Mum ve sobadan çıkan ışığın etkisiyle duvarda gölgeler geziniyordu.
Birbirine eşlik edemeyen bir gürültüyle odadan sesler yükseldi.
-Hayırlı ömürler Mahruyaaa..İyi ki doğdun.
Hay Allah! Doğum günüm müydü bugün yani.Işığın açılmasıyla şaşkınlıkla birlikte etrafa bakındım.Tanımadığım yüzler üzerinde tuhaf bir gülümsemeyle göz gezdirdim.Sanırım 8-10 kişi vardı bu ufacık odamızda.Annem neşeyle bakınıyordu etrafa, deminki düşüncelerimden utandırdı bu hareketi beni.
-Evet işte kızım Mahruyan da bu.Doğum gününde tanışmak nasipmiş tabi.
Sonra gülen minik suratıyla bana döndü.
-Bahsettiğim komşularımız yavrum sağolsunlar davetimize icabet ettiler.
Herbiri nezaketle kendini belli edercesine gülümsedi.Galiba yapmam gereken şeyi geciktirmemeliydim.
-Hepinize sağolun gerçekten..Kendim bile unutmuşum bu günü.Ne kadar teşekkür etsem az..
Kısa bir tanışma faslından sonra,komşu çocukları "Annee pasta" diye anacıklarını daha fazla sınamadan , iri tahta saplı bıçakla görevimin başına geçtim.
Öyle dilek milek hurafelerine inananlardan olmadım hiçbir zaman.Duaya inananlardanım ,bir dilim pasta bekleyen komşu çocuklarının gözlerine baktım tek tek.Ve göğe mumdan daha parlak bu gözlerin hatırına bir dua yolladım.
-Allah'ım eğer gerçekten kabul olacaksa dua'm bir mucize ver bana...En büyük dileğim onun dileği...Suat'ın en içten duasını iletiyorum sana...Amin...
Bu rengarenk bonibonlarla süslenmiş annemin yaptığından emin olduğum pasta iştah kabartmıyorda değildi.Bu özel günün vermiş olduğu dinginlikle anneme çatma gereği duymadım.En azından bunca misafir ve bunca zahmetin hatrına surat ekşitmenin gereksiz olduğunu bilecek olgunluktaydım.
Nerdeyse 2 saati geçkin süren kutlama sona erdi nihayet.Doğrusunu söylemek gerekirse mutlu olmadım da değil... Eskiler gibiydi eskidenki gibi...
Eski demişken doğum günlerini her yıl kutlayan ailelerden değildik biz.Arada sırada Umut'un ilk yaşlarının hatrina alınan pastalarla geçirdiğimiz ne sıcak günlerimiz vardı bizim..Sevgi,şefkat ve dürüstlük dolu..
Gidenlerin ardından anneme baktım uzunca o görmeden.Hâlâ suratında bir gülümseme,etraftaki kırıntıları topluyor,bir taraftanda yenilmiş meyve kabuklarının arasından mandalina kabuğu çıkarıyordu.
Topladığı kabukları yanmaya devam eden sobanın üzerine serdi.Bilir misiniz o kokuyu?Tıpkı yeni fırından çıkmış kek gibi kokar ortalık..Umut uykuya dalmıştı bile,minnacık bedeni komşu çocuklarıyla oynamaktan yorgunluğa doymuştu çoktan.Annem yeteri kadar koku saçan mandalina kabuklarını toplarken yıllardır ona nezaketli bir söz söylememiş olmanın zorluğuyla seslendim kapının dibinden.
-Teşekkürler..Anne.
Arkası dönmüş vaziyette sadece başını yana çevirdi şaşkınlıkla.Şunun şurasında sıradan bir teşekkür de olsa,benden hiç ummadığı bu minnettarlık gözlerini doldurmaya yetti.
Görmemi istemez gibi başını önüne çevirdi hızla,titrek sesiyle konuştu.
-Ben teşekkür ederim yavrum.Doğduğun güne teşekkür ederim..
Kapıdan çıkarken son duyduğum ses sobanın üzerine damlayan gözyaşının cızırtılı sesi oldu.
Yatağa uzandığımda gökyüzü çoktan kara yorganını çekmişti üzerine.Yatağımdan göğü seyrediyorum saat gece yarısına bir var.
Hay Allah tamda unutuyordum en büyük hediyemi açmayı.Ellerim telefonu aradı yatağın üzerinde ,bulur bulmazda Suatın resmini..
Sahi hediye sadece maddi şeyler miydi?Hayır değil.Hiç öyle değil.Hangi pahalı taş bir çift bal gözün değeriyle yarışır? Ve hangi pahalı parfüm onun kadar hayat kokar? Şimdi camdan tamda karşımda görünen gökyüzünün altında kendi kendimi kutluyorum.İyi ki doğdum Suat.İyi ki..Senin masumluğun benim en güzel armağanım..
Açtığım resmi göğsüme yasladım.Ve uykunun kollarına bıraktım kendimi.Gözlerim yıldızların ışıltısında kapanırken dilimde tek bir cümle.
Altın kalpli adam hiç bırakma beni..Senin Dua'n...
Benim Dua'm...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahruyan Uyan!
RomanceSöyle Mahruyan saçlarının rengini Ben bilmem, renkleri anlat bana.. Güzel mi yüzün de sesin gibi? Anlat Mahruyan, kendini anlat bana.. Görmek için sadece gözler yetmezdi.En az göz kadar yürek de görmeliydi.Genç adamın körlüğü, uzuvları tam ancak yür...