-Ne o fındığım pek bi sessizleştin.Bana oynadığı bu küçük oyunu görmezden gelmek için boğazımı temizleyip, duruşumu dikleştirdim.
-"Yok canım niye sessizleşecekmişim." Elindeki tişörte kısa bir bakış attım.
-Hem..hem sen üzerini değiş, ben içeriye gideceğim.
Gülüşünü saklamak istermiş gibi başını başka yöne çevirdi.Tekrar bana dönüp söylediklerimi baş hareketiyle onayladı.Yanından geçerken onu biraz kendimden uzaklaştırmak zorunda kaldım.Sonra da bir yengeç gibi yan yan yürüyerek odadan çıktım.Koridorda nefesimin düzene girmesi için bir kaç dakika bekleyip hiç bir şey olmamışcasına oturma odasına girdim.Cihat tekli koltuklardan birine oturmuş elindeki iri kasedeki patlamış mısırları yiyordu.Gülsüm teyzede siyah beyaz renklerin hüküm sürdüğü koltukla bütünleşmiş gibi düşünceli bir şekilde televizyon izliyordu.Cihat beni görünce gülümsedi ve oturmamı işaret etti.
-Hoş geldin Mahruyan.
Boş koltuklardan birine de ben oturduğumda Suat yeni değiştiği belli olan kıyafetlerini elleriyle düzelterek içeriye girdi.
-Hoş buldum.
Suat sesimden oturduğum yeri anlamış olacak ki yanımdaki yerini aldı.Gülsüm teyze mısır tabaklarından birini benim elime, birini de Suat'ın eline tutuşturdu.
-"Yesene kuzum.Dur kekte soğumuştur şimdiye bir koşu getireyim."diyerek mutfağa yöneldi.
-Teşekkürler teyzecim yerim.
Elimdeki kaseden bir kaç tane mısır alıp ağzıma götürdüm.Galiba en sevdiğim yiyeceklerin başını çekiyordu mısır.Göz ucuyla Suat'a baktığımda onunda benden farkı yoktu.Uzun ince parmaklarıyla aldığı mısırları ağzına kadar götürüyor, ağzını her açmasında diş macunu reklam oyuncularını aratmayacak şekilde bembeyaz dişlerini sergiliyordu.İçeride yaptığı hainliği hatırlayınca küçük mısır parçasının boğazıma kaçmasına engel olamadım.Resmen öpecek gibi yaklaşmış son anda tişörtü bahane ederek, balıklar gibi ağzım açılmış bir şekilde bırakmıştı.Boğazımdaki bu rahatsız his öksürmeme neden oldu. Ard arda öksürmeye devam ederken Suat'ın endişeli sesi kulağıma çalınıyordu.
-Noldu Mahruyan? iyi misin?
Cihat'ın içmem için getirdiği bir bardak suya çölde kalmış bedeviler gibi yapıştım.Mısır parçası yemek borumdan aşağı kayarken son bir kez daha öksürüp rahata kavuşmuş bir şekilde gülümsedim.
-İyiyim teşekkürler.
Suat'ta gülümsediğimi sezinlemiş gibi derin bir nefes alıp arkasına yaslandı.
-"Mahruyan görüyorsun ya ikidir hayatını kurtarıyorum. "Şaşırarak Cihat'a baktım.
-İkidir derken?
Cihat bilmiş bilmiş sırıttı."Ne olacak canım sınavı kastettim.Bilirsin yaptığın iyilik gizli yapılmalı derler.Matematik sınavında yaptığım bu küçük yardımı Suat'a bile söylemedim.O derece alçak gönüllüyüm işte."
Mahcupça ona baktım.
-Haa onu diyorsun.Tekrar teşekkür ederim, yardımın olmasa "0" almaya mahkumdum.
-"Aman Mahruyan böyle şeylerin lafı bile olmaz.Bugüne bugün yengem sayılılırsın." Göz kırparak bombayı patlama terk etti.
Bu sefer öksürük krizine giren Suat'tı. Cihat söylenerek tekrar su getirmek için mutfağa gitti.
-Ah bazen kendimi annem gibi hissediyorum.
Suat'ın sırtına vurup yardımcı olmak istedim.
-"Helal, helal." Cihat'ın elindeki bardağı alıp içmesi için dudağına dayadım.Bir kaç yudum alıp gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahruyan Uyan!
RomanceSöyle Mahruyan saçlarının rengini Ben bilmem, renkleri anlat bana.. Güzel mi yüzün de sesin gibi? Anlat Mahruyan, kendini anlat bana.. Görmek için sadece gözler yetmezdi.En az göz kadar yürek de görmeliydi.Genç adamın körlüğü, uzuvları tam ancak yür...