Bu aralar kalp sağlığıma hiç önem vermiyordum.Örneğin şuan Suat'a bakarken saniyede defalarca atan kalbim normal bir insan için fazla sıkıntılıydı.Buz rengi pantolonunun üzerine gri boğazlı bir kazak, onun üzerine de deri ceket giymişti.Başına taktığı siyah bere, ön tarafları dağınık saçlarını içine almayı başaramamıştı.İpek saçlarının asi tutamları bereden dışarı çıkmıştı.
Göz ucuyla Sinan'a baktığımda o da benim gibi Suat'ı inceliyor, sonra bana bakıp bakışlarımı takip ederek tekrar Suat'a bakıyordu.
Hipnoz olmuş gibi Suat'a doğru yürüdüm.Yanına geldiğimde boğazımı temizleyerek içime kaçan sesimi özgürlüğüne kavuşturdum.-Suat?
Yaslandığı ağaçtan doğruldu ve bir elini omzuma doğru uzattı.Omzumda gezinen elleri boynuma,ordan da yanağıma tırmandı.Yutkunduğunu hareket eden adem elmasından anlamıştım.
-Mahruyan?
Ona olan özlemimin boyutunu şimdi farkediyordum.Nasıl geçirmiştim onsuz iki haftayı ?
Bende onu aramamıştım ama sanırım içimde bir yerlerde kırılan bir tarafım vardı.Hiç bir zaman tutamadığım açık sözlü dilimi yine tutamadım.-Neden hiç aramadın?
Sorum onu şaşırttı.Genelde heyecanlı olduğu anlarda yaptığı hareketini tekrarlayıp elini ensesinde gezdirdi.
-Aramadım ama bu seni merak etmediğim veya senden haber almadığım anlamına gelmez.
İflah olmaz dilim yine iş başındaydı.
-Cihat için mi geldin?Aramızdaki boşluğu bir kaç adımda sıfıra indirdi.Hafif çatılan kaşlarıyla düşünceli duruyordu.
-Hayır, senin için geldim.
Biraz eğilerek dudağını kulağıma dayadı.Söyledikleri birer fısıltıdan ibaretti.-Eee, napıyorsun bakalım görüşmeyeli on dört gün, İki saat, on üç dakikadır?
Söylediği zaman belirten sözcükler ve yakınlığıyla gözlerim irileşti.Saymış mıydı yani üşenmeden?
-Seninle görüşmesekte haberlerini alıyorum güzelim.
Ona yumuşadığımı farkederken bir adım geri çekildim.Gözlerimin radrına yakalanan Sinan bir kaç adımda yanımızda bitti, çenesiyle Suat'ı işaret etti.
-Cihat'ın abisi öyle değil mi?
Başımı sallayarak onu onayladım."Öyle"
Elini Suat'a doğru uzattı.-Memnun oldum Suat, ben Sinan! Mahruyan'la Cihat'ın sınıf arkadaşıyım.
Sinan uzattığı eliyle beklenti içindeyken elini çekmesi için hafifçe öksürdüm.Suat o eli göremezken karşılık vermesini beklemek aptallık olurdu.
Suat düz bir sesle yanıtladı:
-Ben de memnun oldum.
Bereden çıkmış saçlarının süslediği alnını kaşıdı.Sonra yüzünde yapmacık bir gülümseme oluştu.Onun her ayrıntısını aklıma kazımıştım, gamzesini yeşertmediği gülüş gerçek bir gülüş olamazdı.-Cihat bahsetmişti, Mahruyan'ın yeni arkadaşlar edindiğinden.
-Evet, tanışalı iki-üç hafta olsada çok iyi anlaştık.Mahruyan iyi bir arkadaş...
Suat'ın kısık sesi kulaklarımda yankı buldu.
-Aman ne güzel, iki hafta boş bıraktık...
Suat'ın diliyle dişi arasında söylediği sözlerden sonra ona inanamıyormuş gibi bakmaya başladım.Sinan duymamış olacak ki yanımızdan gelip geçene sırıtarak selam veriyordu.
Şaşkın bakışlarımın hedefi beni dahada şaşırtacak bir şey yaptı.Elini elime kenetleyerek beni kendine doğru çekti.Parmaklarım bir şekilde ait oldukları yeri bulup onun parmaklarına eşlik ettiler.
İçine derin bir nefes çekerek konuştu:-Okul çıkışı benimle sinemaya gitmek isteyebileceğini düşündüm.Kabul edersen tabi?
Bir önceki sefer olanları hatırladım, yolu bulamadığımızdaki üzüntüsünü hatırladım.
-"Olabilir, yani gideriz...ama öncesinde yerini öğrenmeliyiz." Bunları birbirine yılan gibi dolanmış ellerimize bakarak söylemiştim.
-Ben biliyorum artık yolları,gelmeden önce küçük bir araştırma yaptım.
Bal gözlerini süsleyen kirpikleri kaşlarına kadar uzanıyordu.O böyle bakarken ona kırgın kalmak ne mümkündü?Gülümsedim.
-Kabul edeceğimden bu kadar emindin yani Balgöz?
Biraz önceki yapay gülümsemesi tamamen gitmişti.İnci gibi dizilmiş dişleri gözükecek şekilde güldü.
-Yok canııım olur mu hiç?
Varlığını unuttuğum Sinan kıkırtıyla kendini belli ederken kaş göz işaretlerimle ona kaybolmasını söyledim.
İşi makaraya alan Sinan, kalbinden bir hançer çıkarıyormuş gibi yaptı.Tıpkı yarasından kan fışkırıyormuş gibi elini kalbine bastırıp, olmayan göz yaşlarını kuruladı.Sonrada yürümeye dermanı kalmamış bir şekilde arkasını dönüp aksak bir yürüyüşle okula ilerledi.Onun bu komik halleri başta göz devirmemi sağlasa da daha sonra dayanamayarak kahkaha attım.
Suat'ın deli olduğumu düşünmemesi için açıklama yapmaya başladım.
-Şeyy....Sinan'a güldüm,saçma sapan hareketler yapıyordu da.
Dikkatle ona baktığımda hiçte eğleniyor gibi durmuyordu.Çatılan kaşlarının yanı sıra , yanağının içini ısırdığı için tek gamzesi kendini ele vermişti.
Boşta duran işaret parmağımı gamzesine bastırdım.-Ne oldu?
Suat bir kaç saniye daha sessizliğini korudu.
-Yapma Mahruyan!
Gamzesinde dolanan parmağımdan mı rahatsız olmuştu.Elim birden donup kaldı.Oysa ben hiç dokunmazdım ki başkasına...İlk defa yapıyordum böyle şeyler.Ne kadar belli etmesemde bozularak parmağımı indirdim,sıcaklığını paylaştığım elimi de kaydırarak yavaşça çektim elinden.Sonra ne yapacağımı bilemez bir şekilde montumun uçlarını kavradım.
-Yapma!
Elimi çekmiştim daha ne istiyordu ki?Kırgınlığımın sesime de yansıdığından adım gibi emindim.
-Neyi yapmayayım Suat? Çektim elimi işte...
Sabır dileniyormuş gibi başını geriye atarak derin bir nefes çekti içine.Sonra da naneli nefesi havaya karıştı.
Tek bir hamleyle beni kendine çekerken bir eli belimi kavramıştı.Diğer elife elimin işaret parmağını bulup dudaklarına götürdü.Yumuşak dudaklarının baskısını parmağımda hissedebiliyordum.
Bir kaç saniye bekleyip parmağımı ait olduğu yere, gamzesinin üzerine geri koydu. Diğer elini de belime dolayarak sarılmamızı sağladı.Benimse elimin biri yanağındayken diğeri omzunda duruyordu.Dışarıdan gören birisi yanlış anlayabilirdi.Hadi ama burası herkesin olur olmaz laf salatası yaptığı dedikoducu bir liseydi.
Yerimde-her ne kadar istemesemde- rahatsızca kıpırdandım.Ama Suat'ın beni taktığı yoktu.Hareketimi kısıtlamak ister gibi kollarının baskısını arttırdı.
-Yapma Mahruyan!
Ben her gün senin gülüşünün nasıl bir şey olduğunu merak edip, hayaller kurarken yapma bunu... Benden başka bir erkeğe gülümseme, sadece bana gül...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahruyan Uyan!
RomanceSöyle Mahruyan saçlarının rengini Ben bilmem, renkleri anlat bana.. Güzel mi yüzün de sesin gibi? Anlat Mahruyan, kendini anlat bana.. Görmek için sadece gözler yetmezdi.En az göz kadar yürek de görmeliydi.Genç adamın körlüğü, uzuvları tam ancak yür...