Sessiz sakin bir ilçeydi Nehirli. Sürekli yağmurları ıslatsa da yeryüzünün tenini, çok şey saklardı içinde. En acı kalp ağrılarını, en tatlı aşkları, yaşanmışlıkları barındırırdı tüm sokaklarında. Hele bir de ulu çınarın gövdesi yok mu? Kim bilir kaç aşık gölgelenmişti iri gövdesinin serinliğinde? Kaç insan oturmuştu dibindeki bankın eskimiş yüzeyinde...Şimdi de Suat oturuyordu buram buram geçmiş kokan bu bankta. Yazdığı satırlardan bir kaçını usulca karaladı. Şarkısının sözleri gitarının teline uymamıştı çünkü. Bir müddet daha beyaz sayfayı karalayıp defteri bankın bir köşesine attı. Kafasını geriye atarak derin bir nefes çekti içine. Sokak lambasının cılız ışığının aydınlattığı yüzü iki senedir hiç değişmemişti. Gözlerini gökyüzüne çevirip kendine göz kırpan yıldızlara baktı. Sonra da usulca fısıldadı.
Bir dilek gerçekleşti, bir yıldız kayboldu.
Sahiden de öyle olmamış mıydı? Ne zaman ki aydınlığa hasret gözleri görmeye başlamış, canından çok sevdiği yıldızı gitmiş, yapayalnız bırakmıştı Suat'ı. Unutamıyordu işte Mahruyan'ı. O Suat'a aitti bir zamanlar. Aralarında geçen bir konuşma canlandı gözlerinin önünde.
-Allah seni benim için gönderdi Mahruyan. Benim yıldızım ol diye. Karanlığımı aydınlatan, sadece bana ait olan bir yıldız...
-Bilmiyorsun Suat! Seni tanımadan önce yaşamaktan nefret ettiğimi, hayata bağlanmak için hiçbir sebebim olmadığını bir ölüden farksız olduğumu bilmiyorsun.En az senin kadar benimde sana ihtiyacım var.
Suat bu sözler üzerine Mahruyan'ın alnına onu kendine mühürlemek istercesine uzun bir öpücük kondurmuştu.
-Öyleyse bırakmayalım hiç birbirimizi. Asla bırakma beni Mahruyan...
Mahruyan da Suat'ın pürüzsüz tenini okşarken usulca fısıldamıştı.
-Asla Balgöz asla...
Anılar Suat'ın zihnini işgal ederken dişlerini birbirine bastırdı.Yumruğunu sıkarak hafif uzamış tırnaklarını avcuna batırdı.Yıldızlara bakarak konuşuyordu.Sanki Mahruyan oradaydı da tüm söylediklerini duyacaktı.Öfkeyle bağırdı.
-Hani bırakmayacaktın beni? Hiç mi sevmedin beni Mahruyanım. Nasıl arkana bakmadan terk ettin beni? Bir veda bile etmeden nasıl gidebildin? Seni seviyordum ben.
Eliyle sarıya çalan gözlerini işaret etti. "Senin için açılmak istedi bu gözler" Sonrada göğsünün sol tarafına elini sertçe vurdu.
"Bu kalp seni istedi sadece". Sesi git gide kısılıp hırıltılı bir şekilde çıkıyordu. Yıldızlara son bir kez bakıp küskünce gözlerini kaçırdı.Rüzgardan uçuşan kağıtlarını alıp defterin arasına sıkıştırdı.Arada bir de oturduğu bankın boş tarafına bakıyordu.Oraya bakınca yeniden öfkelendiğini hissetti ve ayağa kalkıp oradan uzaklaşmaya başladı.Sırtında gitarı, elinde birkaç parça kağıdıyla işlek caddelerde yürüdü.Bir kez daha kendini kaybetti boş kalabalığın içinde. Suat tek elini kaldırarak bileğindeki saati kontrol etti.
20:30
Tam vaktinde gelmişti. Rengarenk ampullerin parlattığı "SAFİR" tabelası yoldan geçen insanların tüm ilgisini çekmek istercesine parıldıyordu. Siyah gözlüklerini çıkardı ve alnına düşen gece siyahı saçlarını eliyle arkaya itip gösterişli kapıdan içeriye girdi. Uzun ince koridorda onu gören herkes gülümsemesini sunuyor, onu heyecenla selamlıyordu. Suat' ta başını aşağı doğru bir kez eğerek onları karşılıksız bırakmadı.
Siyah pantolonuyla uyumlu uzun siyah mantosu pelerin gibi arkasından süzülüyor, yakaları hafifçe dikilmiş lacivert gömleği ona ayrı bir hava katıyordu. Haliyle insanların onu beğeniyle göz hapsine alması doğal kaçıyordu. Mekanın tam merkezine geldiğinde kulakları acıtacak şekilde gümbürdeyen müziğe yüzünü buruşturdu ve sahneye ilerlemeye başladı.Sahnede ki yerine oturduğu an müzik kapandı ve salona huzur veren bir sessizlik hakim oldu.Gitarı eline alıp mikrofonu dudaklarına yaklaştırdı.
-İyi akşamlar herkese
Suat'ın sıkı takipçisi olan bir grup abartılı bir şekilde el çırpıp, ıslık sesleriyle inlettiler ortalığı. İlk defa gelmiş olanlarda genç adama moral vermek için alkışlarla eşlik ettiler.
Arka masada oturan bir kız gurubu gülüşerek sahneye en yakın masaya geçiverdiler. Birbirlerini dürterek heyecandan kıvranıyorlardı. Aralarından bir tanesi hülyalı gözlerle Suat'a bakıp uzunca iç çekti.
-Aaaah ahh yemin ediyorum benden bile güzel.Bir de gözlerini bana çevirse daha güzel olacakta...
Yanında oturan arkadaşı kafasına vurup kendine getirdi.
-Boş hayallere kapılma kızım. Üç aydır geliyorum buraya kızlara göz ucuyla bile baktığını görmedim.Senin, benim gibilere burun indirmez. Hem baksana pek bi havalı...
Masadaki kızlardan kızıl saçlı olan yüzünü buruşturarak arkadaşlarına küçümseyici bakışlar attı.
-"Hemen çamur atmayın adama be! Belki de hayallerindeki kızla henüz tanışmamıştır. "Kirpiklerini olması gerektiğinden fazla kırparak Suat'a baktı. Ama nafile genç adam yüzüne bile bakmıyordu.
Mekanda her bir kafadan bir ses çıkarken Suat'ın gitarının tellerinin hoş ritmiyle tekrardan sessizlik hakim oldu ortama. Kendi yazdığı ünlü bestesini kadife gibi pürüzsüz sesiyle söyleyerek dinleyicilerle buluşturdu.Söylerken o kadar içtendi ki sanki hitap ettiği kişi tam karşısındaymış gibi hüzünle anı yaşayarak çalıp söylüyordu.
Nedir karanlık bilir misin? Siyahın en koyu, zifir tonunu... Gözlerimi kapatsam, aşıp gelir misin? Giderken arkana bile bakmadığın yolunu...
Söyle bana Mahruyan gözlerinin rengini,Ben bilmem renkleri anlat bana.Güzel mi yüzünde sesin gibi? Anlat Mahruyan, kendini anlat bana...
Üflediğim muma fısıldasam adını, Yıldızlar gibi kayıp gider misin? Ellerimi uzatsam hiç dokunamam ki sana,Aşk mısın sen yoksa keder misin?
Söyle bana Mahruyan saçlarının rengini,Ben bilmem renkleri anlat bana.Cennete mi benzer gözlerinde, sözlerin gibi?Ben göremem, her bir noktanı anlat bana...
Şarkının bitmesiyle büyük bir alkış tufanı koptu ve hayranlıkla alkışlar koparan kitle, tezahürleriyle Suat'a beğenilerini sundular.
-Bir daha -Bir daha -Bir daha
.
.
.
Mahruyan'dan...
Bir elimde çerez kasesi, bir elimde kumanda, televizyon karşısındaki koltuğa kurulmuş, yapboza dönen zihnimi toparlıyordum.
-Hangi ünlü oyuncu kendini kaybetmiş bir vaziyette kameramanlara saldırdı? Genç kızların dilinden düşüremediği yakışıklı futbolcu kimle görüntülendi? Aaaz sonraa!!
Ekrana tiksintiyle bakarken arada bir çerez almak için tabağa uzanan yaralı elime bakıyordum. Geçen hafta geçirdiğim sinir krizinden bana kalan hatıralardı. Bir hafta içinde değişen tek şey tenimdeki çiziklerde değildi. Geçmişimin sökük parçaları birbirine yaklaşmış, son hamlemi bekliyorlardı.Çünkü kafamdaki işe yaramaz bellek eskisi kadar boş değildi. Arada bir gözümün önüne gelen görüntüler çok sıklaştı.
Zihnimdeki sökükleri diktiğim an yeni bir sayfa açma saçmalığı da son bulacaktı.Ben yeni sayfa istemiyordum ki. Geçmişimi ve kehribara yakın bal gözlerin sahibini bulmayı istiyordum.Benim kriz geçirdiğim günün ertesi günü annemle teyzemin fısıltılarını işittim.Ve kafamda ki bazı şeylerde rayına oturdu.Her şeyi netleştirmek adına yapacağım işler vardı.
Ve şu üç şeyden eminim ki.
Bir... Rüyalarımda sürekli "Mahruyan Uyan" çağrısı yapan kişinin kalbimde büyük bir yeri var. Hissedebiliyorum çünkü.
İki... Annem ve teyzem geçmişimi saklamakta kaybolan hafızam kadar ısrarcılar.
Ve son olarakta... Buruşturarak yatağın altına attığım kağıttaki adres yarın beni misafir etmek zorunda kalacak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahruyan Uyan!
RomanceSöyle Mahruyan saçlarının rengini Ben bilmem, renkleri anlat bana.. Güzel mi yüzün de sesin gibi? Anlat Mahruyan, kendini anlat bana.. Görmek için sadece gözler yetmezdi.En az göz kadar yürek de görmeliydi.Genç adamın körlüğü, uzuvları tam ancak yür...