🌙Mahruyan 32🌙

3.8K 284 37
                                    


-Anlattığım tüm bölgeleri haritadan takip edin arkadaşlar! Böyle yaptığınız takdirde eminim faydasını göreceksiniz. Her neyse toparlanabilirsiniz, zil çalacak şimdi.

Coğrafya hocasının tahtaya yazdıklarını deftere geçirmem dalgın olduğumun en büyük alametiydi. Bir yandan hocayı dinlerken bir yandan da Suat'ın gitmeden önce söylediği sözleri kafamda evirip çeviriyordum.

-"Başka bir erkeğe gülme sadece bana gül" demişti. Eğer bu sözleri ben söylemiş olsaydım çok doğal olurdu çünkü Suat'ın başka bir kıza güldüğünü düşünmek bile beni deli etmek için büyük bir neden. Kafamdan çıkan beyaz baloncuklar zihnime küçük bir televizyon yerleştirdi. Bu uğursuz ekranda Suat ve yanında birkaç tane kız vardı. Kızlar otuz iki dişlerini de göstererek şuh kahkahalar atıyor, arada birde ellerini Suat'ın saçlarında gezdiriyorlardı. Suat ise halinden memnun bir şekilde onları dinleyip tatlı tatlı gülümsüyordu. Dehşete düşmüş bir ifadeyle kafamı sağa sola doğru oynattım ve zihnimdeki aptal baloncukları patlattım. Neler düşünüyordum böyle?

Zaten sabahtan beri vakit geçmek bilmemişti. Akreple yelkovan yavaş ilerlemek için aralarında sözleşmişlerdi sanki. Suat ilk dersin teneffüsünde uğrayıp okul çıkışı tekrar dönmek şartıyla geri gitmişti. Sinemaya gidecektik bugün. Şimdi aşağıda beni beklediği gerçeğiyle onu görmek için sabırsızlanıyordum doğrusu. Çalmak bilmeyen zilin sesi sonunda koridorlarda yankı buldu. Kurulmuş pilli bir oyuncak gibi hemen doğruldum. Sıradaki eşyaları özensizce çantama doldururken Cihat meraklı gözlerle beni izliyordu. Normalde sınıftan çıkan ilk kişi hep o olurken bir ilki başarmıştım bugün.

Hızlı adımlarla okuldan çıktığımda nefes nefese kalmıştım. Bankta arkası dönük oturan Suat'ı görünce keyfim yerine geldi. Gözümün önüne düşen saç tutamını kulağımın arkasına atıp bir müddet öylece onu seyrederken dudaklarım kıvrıldı. Adımlarımı banka yönlendirirken nerden geldi bilmiyorum ama geçmişimden bir kesit tıpkı bir buz parçası gibi beni dondurup yürümeme engel oldu.

Okula yeni başladığım sıralarda babam gelmişti beni almaya o da tıpkı Suat gibi bir bankın üzerinde arkası dönük bir biçimde oturmuştu. Neşeyle yanına gidip ellerimi kapamıştım gözlerine, sonrada

-"Bil bakalım ben kimim" demiştim kıkırdayarak. Babamsa bu küçük oyunumu bozmamak için

" Bilemedim şimdi ses tanıdık geliyor ama çıkaramıyorum" deyip daha da güldürmüştü. Sonrasında sakallı yanağına kondurduğum öpücükler... Beni kucağında döndürmesi ve birbirine karışan kahkahalarımız... Bir film şeridi misali aktı gitti gözlerimin önünden.

Bir an için aynı şeyleri Suat'a da yapmak istedim. Yanına sessizce gidip tam arkasında durduğumda saçlarının kokusu bir parfüm gibi burnuma çarpıyordu. Geçmişte babamın gözlerine giden minik tombul ellerim, yerini şimdi uzun ince parmaklı ellere bırakmış, Suat'ı hedef almışlardı. Fakat gözleri değildi bu seferki istikametim. Hafifçe eğilip kollarımı boynuna doladım ve yüzümü ipek saçlarının siyahlığına gömdüm.

Nasıl kapatırdım ki o aşık olduğum gözlerini?

Ellerim bal gözüne siper olmadan da göremezken yapar mıydım hiç?

İşte şimdi bende görmüyordum siyahtan başka bir şey. Eğer karanlık onun saçları olacaksa görmemeye razıyım. Suat kollarımda kıpırdanırken son bir kere daha saçlarını kokladım bir öpücük kondurup bankta yanına yerleştim. Yüzünden eksik etmediği gülümsemesi iş başındaydı yine.

-Birileri beni çok özlemiş anlaşılan.

Bende onun gibi sırıtmaya başladım.

-İnkâr etmeyeceğim özledim.

Mahruyan Uyan! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin