🌙BÖLÜM 14- BU GERÇEK OLAMAZ🌙

4.2K 330 21
                                    


Artık Bahar yok, Mutluluk yok, Umut yok, Hepsi öldü.

Her nefesi son nefes gibi içine çekmek gerekir. Verilmez alacağın nefesin garantisi. Bilinmez pusuda bekleyen ölümün vakti. Mahruyan da bilemedi. Yerde hareketsiz yatan bedeni sedyeye yerleştirildi. Ölüm kokan ortalık Nihal'in acı feryatlarıyla inledi. Yol kenarında toplanmış kalabalıktan belli belirsiz nidalar yükseldi.

 -''Vah zavallı. Pek de gençmiş.'' 

-''Şu ağlayan da annesi olmalı. Allah kurtarsın.''

 Tıpkı Mahruyan'ın babasının ölümündeki gibi yağmur toprağı öfkeyle dövüyor, gökyüzü isyan edercesine gümbürtüler koparıp şimşeklerini yeryüzüne salıyordu. Nihal'in bayıldığını gören sağlık ekipleri onu da yanlarında hastaneye götürdüler.Mahruyan'ınsa solgun yüzü kan gölüne dönmüş nabzı hiç olmadığı kadar düşmüştü. Durumu öyle içler acısıydı ki doktorların bile yürekleri sızladı. Toprak rengi gözleri kapanmıştı artık. 

Ne adalet ama. Bir çift göz açılmak üzereydi. Bir çift göz ise sonsuzluğa kapanmak üzere.Suat her şeyden habersiz ameliyat masasında yatarken doktorlar son kontrolleri yapıp gözlerini sargı bezleriyle sardılar. Doktor ameliyatın başarılı geçtiğini düşünüyordu. İçeride yatan genç adamı bir an için askerdeki oğluna benzetip gülümsedi. Ameliyathaneden çıkarken de yerlerinde duramayan Gülsüm Hanımla Cihat'a olumlu bir şekilde kafasını salladı. 

-''Ameliyat oldukça başarılıydı. Tabi sargılar çıktıktan sonra önümüzdeki saatlerde belli olacak her şey.''

 Derin bir oh çekti Gülsüm Hanım. Biricik Suat'ı görse daha ne isterdi. Dünkü olan olaylardan sonra hepsi yıpranmıştı. Kocası olacak utanmaz adam hiçbir şey olmamış gibi yaptığı ihaneti anlatıp, yıllardır Nihal'i sevdiğini haykırmıştı yüzlerine. Olsun. Zaten Gülsüm'de aldatıldığını hep sezerdi ancak dili varmazdı söylemeye. Kalbi hiç dayanmazdı. Ama şimdi Selim'i kökten silip atmıştı. Hele dünkü davranışından sonra bit kadar değeri kalmamıştı gözünde. 

Nihal'i düşündü sonra. O güler yüzlü sevecen kadını. Belki onu da kandırmıştır Selim dedi içten içe. Mahruyan da Suat'ın yanında olmak istiyordu ameliyatta. Gelmediğine göre istenmeyeceğini düşünmüştü masum kızcağız. Yoksa gelmez miydi Suat'ı görmeye.Gülsüm Hanım'ın içinde az da olsa umut vardı. Fakat Nihal için umutlar bir bir yer altına gömülüyordu.Nihal ayıldıktan sonra ameliyathanenin kapısına dayanmış deli gibi ağlıyordu.

 Görmüştü işte olanları. Selim'in biricik kızını elinden almak isteyecek kadar gözü dönmüştü. İçerden şok cihazının sesleri yükseldi. Kapıyı yumruklasa da açan olmadı. Doktorlardan biri gür bir şekilde bağırdı.

-''Nabız yok.''

Bir diğeri bağırdı; 

-''Şimdi!''

 Öten makineler Nihal'in hıçkırıklarına karıştı. Kaybediyordu işte kızını. Tıpkı kocası gibi. Keşke diye bağırdı hastanenin koridorunda. 

''Keşke ben olsaydım senin yerinde kuzum. Mahruyan'ım. Bırakma beni annem. Yaşayamam, yemin ederim ki yaşayamam bırakma beni kızım.'' 

Güçsüz yumrukları duvarları dövmeye devam etti. 

-''Bırakma beni kızım. Aç güzel gözlerini.''

 Sesler kesildi birden. Sus pus oldu dünya. Dışarıda yağan yağmur bile susmuştu. Doktor dışarıya çıkınca nefes alamadığını hissetti Nihal. Boğazı düğümlendi konuşamadı. Doktor yanına gelince duvara yasladı kendini.

Mahruyan Uyan! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin