Uzun bir geceden sonra Mahruyan' ın ışıldayan kahve gözleri zifir karanlığı aydınlatarak kapandı. Gün ağarırkense bir çift mavi gözün çirkefliği kararttı otel odasını. Selim gerinerek yatağından doğruldu. İlçenin her köşesini görebildiği balkon kapısına yöneldiğinde minik bir serçe ilişti gözüne. Akşamdan kalan kırıntıları gagasıyla gevelerken Selim'in sevimsiz suratını gördü ve korkuyla uçuverdi kırıntılara hasret. Selim olabildiğince sırıttı, bu ürkek kuşcağız Nihal'i anımsattı ona. Nasılda korkmuştu pencerede ,artık eskisi kadar cesur olmadığı besbelliydi. Yıllarca elinin altında olan, aşık Nihal başkalaşmıştı ancak güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. O bayağı apartmana yakışmayacak kadar güzeldi Selim'in gözünde..
Selim uzun boylu, yüzü ince, kırçıl sakallıydı. Gözleri ,bir kadının açılmak isteyeceği bir deniz mavisi ancak kalbinin fitneliğini bilenler için en boğucu maviydi.Kim kurtulabilirdi ki? Zaten onu sevenler onun denizine kendini teslim etmiş, sonrada boğulmamışlar mıydı?
Selim ilçeyi gözetleyen otelde Nihal' i düşlerken, Nihal patatesleri ısınmış yağa bıraktı.
-''Hadi hadiiii toplayın yatakları Mahruyan ! Bizim köyün imamı gelip toplamaz değil mi? "Mahruyan sersemce gülümsedi .
- ''Tamam anne biraz daha yatsak ne çıkar sanki? Sen de zabıta gibi..''
İsteksizce yorganlara yönelen Mahruyan , Umut'un poposunu ayak baş parmağıyla dürttü.
-''Düt düüt kalk bakalım ''
Kahvaltıdan sonra Mahruyan geceden karar kıldığı gibi Gül ile buluşmaya gitmek için hazırlandı.Dostunun yeri bir başkaydı onda. Bir ihtiyaçtı sanki onunla olmak, herşeyi paylaşmak.
-''Çıkıyorum anne geç kalmam bi ihtiyaç olursa mesaj at tamam?''
-Tamam çok ta geç kalma.
-Olur.
-Ay dur dur butiğin anahtarını ver.
-Dün aldın ya anne. Hey Allah'ım.
Mahruyan çıkalı on beş dakika olmuştu. Apartmanın merdivenlerinden çıkan adam ceketinin altından görünen gümüş renkli saatine tekrar baktı. Üçüncü kata geldiğinde kapının üstündeki yazı dikkatini çekti ''Nihal SEZGİN''. Vaay dedi usulca .Sıktığı kocaman elini gevşetip zile uzattı. Kapının önünü kuş sesli zil şenlendirdi bir süre.İçerdeki ayak sesleri yaklaştı. Yaklaştıkça adamın kalbi heyecanla çarpıyordu. Sonunda aniden açılan kapıda şen suratlarıyla Nihal ve Umut belirdi. Nihal'in gülen yüzü saniyeler içinde soluverdi.En az bir dakika öyle bakakaldı adama.
-Sen? Sen nasıl olur?
Selim keskin bir gülümsemeyle Umut'un saçlarını okşadı.
-Naber yakışıklı ne kadar da büyüdün böyle?
Donakalan Nihal hemen Umut'a sarıldı, onu içeriye çekmesi ve kapıyı itmesi çok hızlı olsa da Selim'in gücüne karşı koyamadı.
-Ne oluyor Nihal sakin olur musun?
-Git burdan hemen git.
Huysuzlanan Umut oturma odasına kaçıverdi. Selim müsaade edilmeyeceğini çoktan anlamış olacak ki kapıyı sonuna kadar aralayıp içeri attı kendini. Nihal'in korkusu gözlerinden okunuyordu. Bu ,bu adam değil miydi mutlu ailesini yerle bir eden? Hoş kendisinde de suç olduğunu biliyordu, ancak bunun pişmanlığını delice yaşamış en sevdiği adamı kaybetmişti, tek dayanağı olan yavrularını da kaybetmenin eşiğine gelmişti. Kuruyan boğazı acı veriyordu. Selim masmavi gözlerini Nihal'in üzerinde gezdirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahruyan Uyan!
RomansaSöyle Mahruyan saçlarının rengini Ben bilmem, renkleri anlat bana.. Güzel mi yüzün de sesin gibi? Anlat Mahruyan, kendini anlat bana.. Görmek için sadece gözler yetmezdi.En az göz kadar yürek de görmeliydi.Genç adamın körlüğü, uzuvları tam ancak yür...