Onu hatırlıyor musun?
Nedendir bilinmez ama Gül bu soruyu sorunca Mahruyan yumruk yemişcesine sarsıldı.Hissettiği eksiklik duygusuyla içi acıdı.Kalbi cevabı bilsede aklı puslu camı aşamamıştı henüz.
-O?
Gül Mahruyan'ın haline derin bir üzüntü hissetti. Oysa ki nasılda severdi Suat'ı. Her gün dilinden düşürmez, kuş gibi şakırdı adını. Fakat şimdi Suat'ın varlığından bile bihaberdi.
-Bak Mahruyan, açık konuşacağım sana.Zamanında annene büyük bir söz verdim sana hiçbir şey anlatmayacağıma dair.Çok pişmanım ama oldu bir kere.O masalı da bu yüzden yazdım, bir gün okuyacağını ümit ettim.Ki okumuşsun da.
Mahruyan annesinin neden geçmişini itinayla sakladığını merak edip öfkelendiğini hissetti.
-Devam et lütfen.
-O sadece bir masal değildi Mahruyan.O senin bir türlü hatırlayamadığın geçmişindi.Bunu bil yeter.Sana açık açık söyleyemem belki ama yol gösterebilirim.Şimdi seni bir yere götüreceğim, umarım aradığın cevapları orada bulursun.
Mahruyan ne düşünmesi gerektiğini bilemez bir halde sersemlemiş bir şekilde kafasını salladı. Bir rüyadaydı sanki. Olanların gerçekliğinden şüphe duysa da kabul etti. Başka çaresi mi vardı ki?
Yaklaşık yarım saat sonra yabancı bir sokağın köşe başında dikiliyorlardı.Gül kendi telefon numarasını Mahruyan'ınkine kaydedip arkasını dönerek gitmeye başladı.Bir iki adım sonra duraksayıp Mahruyan'a dönmeden konuştu.
-Hatırla lütfen Mahruyan. Hatırla en sevdiğini!
Arkasında da ne yapacağını bilemeyen Mahruyan'ı bıraktı.Bir başına kalan genç kız merakla etrafını süzdü.Niye getirmişti ki şimdi buraya?Yollarda ilerleyip boncuk gibi sıralanmış yanyana binalara baktı.Adım adım ilerledi.Geçmişinden parçalar bulmak istedi.Yollara baktı sokaklara,evlere,ağaçlara hatta duvar yazılarına...Ama yok, hiçbir ip ucu bulamadı belleğinde.
Biraz ötedeki tabelaya ilişti gözleri.
"Aşıklar Parkı"Aslında bu adı duymuş gibiydi ama nerden? Yine hatırlayamadı.Belli ki Gül onu buraya getirmekle hata etmişti. Ne hatırlayacaktı ki Allah aşkına bu sessiz mahallede?Kendi yaşadığı ev olduğundan bihaber önündeki apartmanı inceledi.Sonra da boş bakışlarla devam etti yoluna.Yürürken gözlerini kapayıp,yanından geçtiği duvarları okşaması için bir elini havalandırdı.Gözleri kapalı yürürken düştüğü şu hale kıkırdayıp işine devam etti.
Tüm ciddiyetini kalkan edinip, rahatça yürüdü gözleri kapalı.Bu işte iyiydi.Kim bilir belki de geçmişinde öğrenmişti "gözleri kapalı yürümenin" ne demek olduğunu...
Yürüdü...
Yürüdü...
Eline keskin bir sıkı saplanınca gözlerini açıverdi.Duvardaki çıkıntılardan birinin üzerini ufacık bir kızıllık kaplamıştı kendi parmağı gibi.O sızıyı geçirmek için refleksle dudaklarına götürdü parmağını.Zaten bir işi de düzgün başarsa olmazdı.
"Neyime benim gözü kapalı yürümek" diye sızlandı.Yardımına bir hızır gibi yetişip gözüne çarpan minik bakkalı görünce dudağının ucu kıvrıldı.Eline baktığında parmağındaki kan ince bir kırmızılık halinde renklendirmişti elini.Adet edindiği üzere diğer eliyle sıktı kanayan parmağını.Bir damla daha kan gözüktü kesiğin ucunda.Parmağını sıkarak gidedursun bakkala giriverdi sağına soluna bakmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahruyan Uyan!
عاطفيةSöyle Mahruyan saçlarının rengini Ben bilmem, renkleri anlat bana.. Güzel mi yüzün de sesin gibi? Anlat Mahruyan, kendini anlat bana.. Görmek için sadece gözler yetmezdi.En az göz kadar yürek de görmeliydi.Genç adamın körlüğü, uzuvları tam ancak yür...