Günler ayları, aylar yılları kovalar derler ya hani, külliyen yalan.Benim zaman makinemde dakikalar saatleri kovalamaktan acizdi.Eve geldiğimden beri Gülsüm teyzeyle ne konuşacağımı düşünüyor,kendimce saatler geçiriyor ancak gerçek zaman diliminde bir gıdım ilerleyemiyordum.Ne diyecekti acaba? Ben ne söyleyecektim? Orta yolu var mıydı bu işin.
Kuruyan boğazım acı vermeye başladığında nihayet saatte bir nebze ilerlemiş görünüyordu.Mutfaktaki su sesi biran için kapandı ve bir bardak tıkırtısı yankı buldu ince koridorda.
-Anne?
-Hı? Daha uyumadın mı Mahruyan?
-Yok hayır uyku tutmadı bi bardak su verir misin?
Uzattığı suyu içmek için sandalyeye yerleştim.Annem dolaba yaslanmış uçuklu küçük dudağıyla gülümsedi.
-Noldu neye gülüyorsun anne?
Tekrar güldü.
-Bidaha desene annecim
-Neyi ?
-"Anne" diye
-Anne..
Neden sonra saçlarıma öpücük kondurma maksadıyla yanıma yaklaştı.Gülümsedim, bardağı koyma bahanesiyle geri çektim kendimi.Doğruydu aramızın eskisine nazaran daha iyi olduğu, ancak tamamen kendimi ona bırakamıyordum, aynı zamanda kırmakta istemiyordum.
-Mahruyan?
-Buyur?
-Hala alışamadım çocuğum anne deyişine, her saniye bunu duysam duymaktan üşenmem.Seni kaybettiğimi sanıp tekrar kazandım ya daha ne isterim.Herşey çok güzel olacak annecim çok güzel,inan bana sizin için herşeyi yaparım.
-İnşallah anne,iyi uykular.
Yatağa tekrar uzandım , yatakların hep büyülü olduğuna inanmışımdır çocukluğumdan beri.Ne zaman kendimi ona bıraksam bilinmedik dünyanın kapısını aralar bana. Olması mümkün olan ve olmayan şeyler serilir önüme.Geçmişi,geleceği,hayali ve gerçeği irdeletir her gece..
Aralanırken sır kapım annem düşüverdi önüme, sahi gerçekti bu, eskisi kadar degildi öfkem ,buzlar yavaş yavaş yerini yüzülebilir sulara bırakmıştı.Zorda olsa başarabilmiştim bunu, mutluydum da ,eskiye kıyasla çok mutlu..Çünkü Suat vardı. O olmasa başarabilir miydim bunu hiç bilmiyorum.
Onun yaşından olgun oluşu bana hayat katmıştı.Ben görürken karanlığa boğulup umutsuzluğun kollarıyla sıkıyorken kendimi, o karanlıkta umutsuzluğun kollarını kırıyordu. Ah Suat ah..Sen olmasan açar mıydı Mahruyan gözlerini..
Bütün bu düşünceler annem Suat ve Gülsüm teyze üçgeninin arasında mekik dokuyorken aklıma bir çıkar yol geldi.
Sahi ya! Sahi ya! Olurmuydu ki? Annem yapar mıydı bunu.Yaparsa şayet erimiş buzlarımıza bir yelkenli bırakabilirdim.Geriye bakmayan ve batmayan..En sevdiğimi, babamı almasının hesap defterini kapatıp içten sarılıp gülüşecek bir hayat bahşedebilirdim ona.Yap lütfen anne olur mu? Lütfen yap.Şu yavrucugundan bu iyiliği sakınma..
.
.
.
Ortalık güllük gülistan.Kuşlar cilveyle şakıyor.Önümdeki Gülsüm teyzeye yanaşıyorum omzuna hafifçe dokunarak.- Gülsüm teyze konusabilir miyiz?
-Tabi yavrum ne hakkında,diyor arkası hâlâ dönük.
-Suat, Suat hakkında..Birden bana dönüyor.
-Ne Suat'ı ha bırak bu işin peşini bırak!
Gözleri iri ve siyah, yırtıcı hayvan kadar korkunç bir sesle gırtlağını patlatıp boynuma atlıyor.- Yine görmekten mi bahsedeceksin,yok çare yok yok yoook!
Hiiiiiiiii.. Uyandığımda eski ahşap saati gördüğüme ve bütün bunların bir kabus olduğuna ne kadar memnundum anlatamam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahruyan Uyan!
RomanceSöyle Mahruyan saçlarının rengini Ben bilmem, renkleri anlat bana.. Güzel mi yüzün de sesin gibi? Anlat Mahruyan, kendini anlat bana.. Görmek için sadece gözler yetmezdi.En az göz kadar yürek de görmeliydi.Genç adamın körlüğü, uzuvları tam ancak yür...