Bu Suat'tı.
Onu görür görmez kalbime küçük bir sancı saplandı. Ne kadar da özlemiştim. Şimdi karşımda öylece dururken koşup sarılmamak için masa kenarlarını sımsıkı tutarak çivilemiştim kendimi. Gül'e dönerek şaşkınlıkla baktım.
-''Gül?''
-''Ah Mahruyan ah. Bir de şarkısını duy çok şaşıracaksın daha.''
Birkaç düğmesi açık olan siyah gömleği dirseklerine kadar katlanmıştı. Uzun ince parmakları tıpkı geçmişte olduğu gibi tellerini okşarcasına enstrümanın üzerinde geziniyordu. Cılız ışık onun ipeksi saçlarını aydınlatıyor, arada bal gözlerinin üzerine düşüp hüznünü yansıtıyordu. Onun şarkıya başlamasıyla birlikte ılık bir gözyaşı tanesi dudağıma kadar süzüldü.
Nedir karanlık bilir misin? Siyahın en koyu zifir tonunu.
Gözlerimi kapatsam aşıp gelir misin? Giderken arkana bile bakmadığın yolunu.
Söyle bana Mahruyan gözlerinin rengini.Ben bilmem renkleri anlat bana,
Güzel mi yüzünde sesin gibi?Anlat bana Mahruyan, kendini anlat bana...
Üflediğim muma fısıldasam adını,
Yıldızlar gibi kayıp gider misin?Ellerimi uzatsam hiç dokunamam ki sana,
Aşk mısın sen, yoksa keder misin?
Bulanık görüşümle onu seyrederken boynuma kadar inen tuzlu gözyaşlarımın sonu yok gibiydi. Dışarıdan sesi gelin yağmura inat daha hızlı, daha ılık akıyorlardı. Boğazım düğümlenince sessiz bir hıçkırık koptu boğazımdan. Nasılda acı çektirmiştim ona böyle? Gül, elimi tutup, güç vermek istercesine gözleri dolu bir şekilde bana baktı. Oysa benim tek yaptığım kendi kendime mırıldanmaktı.
-''Nasıl çıkacağım karşına Suat?''
O, beni darmadağın eden şarkısını büyük bir acıyla söylerken, karşısına çıktığımda bana vereceği tepkiyi düşündüm. Onu bu kadar üzme hakkım yoktu benim. Tutkunu olduğum gözleri görüyordu ama böyle hüzünlü bakacağını hiç hayal etmemiştim. Gül'den güç almak ister gibi son bir kez daha bakıp aniden ayağa kalktım ve birkaç adım daha yaklaştım sahneye o güzel sesini dinleyerek.
Söyle bana Mahruyan saçlarının rengini,Ben bilmem renkleri anlat bana.
Cennete mi benzer gözlerinde, sözlerin gibi?Ben göremem, her bir noktanı anlat bana...
Sona yaklaştığını belli edercesine yavaşlamıştı şarkı. Nakaratı genizden gelen kısık ama etkileyici bir sesle söylerken gözlerimiz kesişti.Ben ona bakıyordum. O bana.Gözyaşlarımın içine süzüleceğini bile bile ağzımı araladım. Beni duymayacağından emin olarak dudaklarımı oynattım, tüm gürültüye inat sessiz çıkan fısıltımla.
-''Affet beni. Suat affet. Çok geç kaldım.''
Suat'ın gözbebekleri ne dediğimi çözmek istercesine dudaklarımı izledi. Bir an için dudaklarımdan kopup kaşları çatık bir vaziyette gözlerime baktı. Şarkı bittiğinde depremi andıran bir alkış tufanı koptu. İstek parçalar havada uçuşuyordu artık.Kalbim yerinden çıkacak hissi verse de gözlerimi Suat'ın gözlerinden çekmedim. Beni anlasın istedim.
Onu ne çok sevdiğimi, ne çok özlediğimi hissetsin istedim. Saniyeler sonra onun bakışları çoktan başka yerlere yönelmişti.Doğru ya nereden tanıyacaktı sanki beni?Bunu hak ettiğimi bile bile daha çok ağladım beni tanımamasına. Beni görmeden de severken, şimdi gören gözlerine bir yabancı olmama ağladım. Arkamı dönüp gitmekten başka ne çarem vardı ki?Gözümü kapüşonlumun kollarına silip çıkışa yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahruyan Uyan!
RomanceSöyle Mahruyan saçlarının rengini Ben bilmem, renkleri anlat bana.. Güzel mi yüzün de sesin gibi? Anlat Mahruyan, kendini anlat bana.. Görmek için sadece gözler yetmezdi.En az göz kadar yürek de görmeliydi.Genç adamın körlüğü, uzuvları tam ancak yür...