Gelen mesaja üçüncü bakışımdan sonra yüzümdeki aptalca sırıtışı silmeye çalıştım. Kendi kendime gülen bu halimle deli gibi görünüyor olmalıydım ..Bu durumu birinin farkedip farketmediğini merak ettiğim için usulca göz gezdirdim sınıfa. Karşılaştığım bir çift göz de bana gülümseyerek dikkatlice bakıyordu. Neydi adı ?... Sinan...
Onunla göz göze geldiğimde gülüşüm yerini yavaş yavaş ciddiyete bıraktı. Boğazımı temizlemek için yutkunarak geri önüme döndüm. Edebiyat kitabımın sayfasına çizdiğim ne olduğu belirsiz şeklin içini karalamaya başladım. Güneş ışıklarıyla aydınlanan kitabıma bir gölge düşmüştü. Sıramın yanında dikilip beklenti dolu bakışlarla beni süzen hocaya çevirdim bakışlarımı. Saçları kırlaşan hocanın gözleri, kırmızının farklı bir tonunu almıştı. Bu ona günlerdir uyumamış izlenimini veriyordu. Belki de aylardır...Hatta yıllardır...Çok güzel.. Saçmalamaya başlamıştım.
-Evet, Mahruyan ! Belki bu soruyu sen cevaplamak istersin?
Kitabı karalamayı bırakıp konuştum.
-Soruyu tekrar alabilir miyim?
Kırmızı gözleriyle vampiri andıran bu hoca, alayla gözlerini devirdi.
-Söyleyeyim söylemesine de daha soruyu bile bilmiyorsun cevabı nasıl bileceksin?
Arka sıralardan kıkırtı yükseldi. Hocanın suratında da birkaç saniyelik bir sırıtma peydah oldu.. Arkadaki gülen gruba baktıktan sonra tekrar bana çevirdi başını.
-Cumhuriyet döneminde yazılmış olan "Ansızın" şiiri kime aittir?
Cevabı veremeyeceğimden o kadar emindi ki küçümser gibi bakışlarından bunu anlayabilirdiniz. Oysa bilmiyordu ki benim şiirlerinin her mısrasını ezbere bildiğim, hayranı olduğum şairi sorduğunu...Öyleyse bunun farkına varmasını sağlamanın bir zararı olmazdı.
Ben sensiz olanlara seni aratıyorum,
Ben sensiz kalanlara seni yaratıyorum,
Seni saklayacağım, seni yazıp andıkça,
Kendimi çoğaltıyor, seni kuşatıyorum.
Unutturmayacağım, seni yaşatacağım,
Kendimi çoğalttıkça, seni kuşatacağım,
Her zamanda, her yerde sen bende yaşadıkça...
Sen evreninde sana seni aratacağım...
Derin bir nefes çektim içime.
-ASAF...Özdemir ASAF'ın şiiri
Şiiri okurken sınıftan çıt çıkmadı. Hocanın daha demin ki aşağılayıcı bakışları ise yerini ruhsuz bakışlara bıraktı. Bir süre öylece baktıktan sonra masasına yönelip dersin bittiğini duyurdu. Sessiz sedasız geçen on dakikanın sonunda ders bitmişti.
Kahve almak için uğradığım kantinde bir arkadaş bile edinmiştim. Bizim sınıftan , isminin Gül olduğunu öğrendiğim bu kız, pek sevimliydi. Tabi konuşmadığı sürece. Görünüşe göre o minik ağzı açıldığında kapatmak imkansız gibi bir şeydi. Okulun ilk gününden itibaren olmuş olaylardan tut, coğrafya hocasının karısını terkettiğine varana kadar her şeyi ders aralarında itinayla anlattı. Benim zavallı kulaklarıma da el mahkum itiraz edemeden dinlemek kaldı.
-Eee, tanıştığıma memnun oldum Gül. Malum zil çaldı, gideyim artık ben. Görüşürüz yine..
Gül, sarıya çalan kıvırcık saçlarını tek eliyle düzeltti. Açık renk gözlerinden şeytani bir parıltı geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahruyan Uyan!
RomanceSöyle Mahruyan saçlarının rengini Ben bilmem, renkleri anlat bana.. Güzel mi yüzün de sesin gibi? Anlat Mahruyan, kendini anlat bana.. Görmek için sadece gözler yetmezdi.En az göz kadar yürek de görmeliydi.Genç adamın körlüğü, uzuvları tam ancak yür...