Bölüm 13: Turta,

40.1K 1.6K 144
                                    

Uluç ile eve döner dönmez bana verdiği odaya girip çıkmamıştım ve şuan midem adeta zil çalıyordu. Artık en son ne yediğimi, ne zaman yediğimi bile hatırlamıyordum. Odada pencere olmadığından günün hangi vaktinde olduğumuzu bile bilmiyordum. Kendime ait ya da ait olmayan bir ayna bile yoktu ortada ve attığım adımları bile sayarken onunla bu sorunlar hakkında konuşmak imkansız geliyordu. Doğrusunu isterseniz onunla herhangi bir konu hakkında konuşmak imkansız geliyordu.

Ayaklarım yerdeki parkeleri yalarken oda içersindeki ikinci turumu atıyordum. Yalın ayağımın çıkardığı ruhsuz sesten başka hiçbir ses yoktu ortalıkta. Midem bu ortamı bozmak için yeniden konuştuğunda daha fazla dayanamayacağımı biliyordum.  Bu yüzden tüm Uluç demorizelerini boşverip mutfağa doğru ilerlemeye başladım.

Salonda yalnızca köşede duran ayaklı ampul yanıyordu ve ortada Uluç'a dair bir iz yoktu. Bu beni bir miktar motive etti.

Dolabın soğuk kapağını tutup açmadan önce tüm hayalim bir parça peynir bulmaktı ama kapağı açtığım anda karşıma çıkan manzara benim tüm hayallerimi Nirvana yaptırmış, elime aldığım çilekli turta bana peyniri tamamen yok saydırmıştı. Dolabın kapağını tam kapatmadan önce gördüğüm süt şişesi ile haykırmamak için kendimi zor tuttum.

Bir elime aldığım turta ve diğer elime aldığım süt şişesi ile ortaya bakarken içimden kimsenin gelmemesi için dua ediyordum.

Siyah tezgahın kenarına ilişip elimdekileri ses çıkarmamaya özen göstererek tezgahın üzerine bıraktım. Artık tek yapmam gereken şey çatal ve bardak bulmaktı. Ne kadar zor olabilirdi ki ?

Ocağın kenarına doğru yapılmış gizli çekmeceyi gördükten sonra oraya doğru heyecanla koştum,  yanılmayıp çatal görünce bu sefer gerçekten sevinçten bağıracaktım. Ta ki Uluç'u üstsüz eşofmanı ile kapıda dikili görünceye kadar.

Doğrudan gözüm turtaya kayarken Uluç önce bana daha sonra bakışlarımı indirdiğim yere baktı. Gözleri tekrar benimle buluşurken omuz silkip bana doğru yürüdü ve az önce çatal aldığım yerden kendi için bir çatal alarak bıraktığım turtaya ilerledi. Acaba omzuna atlayıp onu yiyemezsin desem ne tepki verirdi ? Bunu denemeyi düşünmeyi bile bir kenara bırakarak elimdeki çatalı aldığım yere koydum. Yılmış bir ifade ile mutfağın çıkışına yöneldiğimde Uluç'un benimle konuşmasını beklemiyordum.

"Bardaklar sol tarafta." Ne söylemişti o ?

"Anlamadım. "Dedim ne dediğinden tam anlamıyla emin olmak için.

"Süt içmeyecek misin ? "

"İçeceğim. "Dedim kelimenin ağzımdan nasıl çıktığını ağzımda atan kalbin yüzünden tam anlamayarak.

"Öyleyse bardak solda. " Sesi ağzına attığı koca bir lokma turta yüzünden boğuklaşırken. Süt içme isteğim yerle bir olsada söylediği yerden bir bardak alarak ona doğru yanaştım. Süt şişesi diğer tarafta olduğu için kolumu hemen önünden geçirmek zorundaydım. Kalbim ağzımı aşmış kulaklarımda atarken nefesimi tuttum ve süt şişesine uzandım. Bu sırada gözüm ister istemez Uluç'un yüzüne takılmıştı ama onun bana aldırdığı yoktu. İşte tam o sırada bir şey oldu. Midem. Midem tüm ihtişamlı sesini kullanarak guruldadı ve Uluç'un tepkisiz yüzü gözlerime çevrildi. Ona nasıl bakacağımı bile bilmeden orada ışık görmüş ceylan gibi kalırken, Uluç'unda dudağının kenarı pusuya yatmış aslan gibi kıvrıldı. Bense ceylan olma konusunda oldukça beceriksiz davranarak bu manzara karşısında kaçmam gerekirken orada öylece durmaya devam ettim.

Bana oldukça uzun gelen zaman sonunda Uluç çatalını kenara bırakıp bana son bir kez baktıktan sonra mutfaktan çıktı. Bense hâlâ aptal ceylan modunda orada öylece durmaya devam ettim.  Sonunda üzerimde bulunan ruh halinden sıyrılıp,  Uluç'un kıvrık gülüşünü boşverip, mide gurultuma lanetler yağdırarak, kenarda duran çatalla turtaya daldım. Tabii o zıkkım sütü içmeyi de ihmal etmemiştim.

SAHİPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin