Bu bölümü @serraenessaliha1'e ithaf ediyorum. Keyifli okumalar güzelim. Ve güzel Anka'larım. ♥♥Bazı gerçekler vardı: İnanması güç gelen, dönen çarkı tökezleten, eline aldığın hayali duyguları yok eden. Bende öyle sanmıştım. Uluç'a yardım edebileceğime inanmıştım. İçerideki çocuğun sesini yeniden dünyaya getirebilir, onun da uzay boşluğunda yer almasını sağlayabileceğimi sanmıştım.
Yanılmıştım. Kabul ediyordum.
Ben daha kendi hayatımı bile düzene sokamazken ona yardım edemezdim. Bunu düşünmek yalnızca benim gibi aptallara ait olabilirdi.
Uluç'un tişörtünü motorun hızlanmasıyla daha çok sıktım. Artık dizlerimi hissedemiyordum. Rüzgar canımı almak istermiş gibi bedenimi yalamaya başlamıştı.
"Kedi gibi masumda değilsin, çek şu patilerini." Uluç'un sesini zar zor duyabilmiştim. Rüzgar sesini o kadar bastırmıştı ki ne dediğini tam anlamıyla anlamak için neredeyse bir dakika boyunca düşünmüştüm. Sonunda anladığımda ise inat edecek gibi olup etini daha çok sıkmak istedim ama sırtımdaki sızı aklıma peydahlandığında bundan vazgeçtim. Neredeyse düşmeyi dahi göze alarak ellerimi yalnızca Uluç'un iki yanına dayadım.
Zaten çok geçmeden o da hızını yavaşlatmıştı. Evin ön bahçesini gördüğümde ise yolculuğun bitmiş olduğunu anlamıştım.
Uluç motoru kapıya en yakın yere çektiğinde onun inmesini beklemeden motordan inmeye çalıştım. Neredeyse düşecek dahi olsam düşmeden inebilmiştim. Evin demir kapısı açıldığında Ahmet ile göz göze geldim. Bu adamı da sevmiyordum. Bunu ona belli edip etmemeyi umursamayarak göz devirdim ve kafamdaki kaskı çıkarmak için ellerimi kaldırdım.
Kask işini sevmiyordum. Sanırım kafam büyük olduğu için kafamı sıkıyordu ama öyle olsa bile bunu kabullenmek istemiyordum. Uluç motorun anahtarını Ahmet'e uzattığında dönüp bana baktı. Yardım etmek için harekete geçeceğini hissettiğimde onu ellerimle durdurdum. Sesimin kasktan dolayı boğuk çıkacağını bildiğim için bağırarak konuştum.
"Ben hallederim." Uluç önce bana aldırmayacak olsa da aramıza koyduğum ellerimi görünce ters ters baktı ve yardım etmekten vazgeçti. Bundan destek alarak ellerimi kaskı çıkarmak adına daha çok bastırdım ve kaskın canımı yakacak kadar ağır bir şekilde kaymasına sebep verdim. Uluç'un zorla yanlara teptiği saçlarıma bakarken kaskı ona uzattım.
Kaskı bekletmeden elimden alırken benimle konuşmasını beklemiyordum.
"O kuş kadar aklına iyi bakmanı söylüyorum sense bunu söylememin üzerinden daha saatler geçmeden onu yüzmeye çalışıyorsun." Bu sefer ben ona ters ters baktım ve sırıtmaya yüz tutmuş mimiklerine karşı göz devirdim.
"Komik mi ?" Cevap vermesini beklemeden Ahmet'in açık bıraktığı kapıdan içeriye girdim. Uluç'un arkamdan geldiğini biliyordum.
"Hayır, kafan büyük."
Bahçe kapısını henüz açmıştım ki Uluç'un son sözleri ile yeniden olduğum yerde durdum. Sinirli değilde, gerçeğin yüzüme vurulmasının getirdiği kızarıklıkla ona bakakaldım. Yüzünde eğlendiğini belli eden o ifadeyi gördüğümde ise sıcaklık artık ayak parmak uçlarıma kadar yayılmıştı. Derince bir nefes almadan önce işaret parmağımı ona doğru kaldırdım.
"Kuş beyin, koca kafa! Başka? "Cevap vermesini beklemeden ona doğru bir adım attım ve konuşmaya devam ettim.
"Hem benim kafam büyük değil, saçlarım biraz kabarık. "
Uluç, "Tüylerin." Diye beni düzelttiğinde onunla savaşmayı bıraktım. Hayretle soludum.
"Fazla oluyorsun Uluç. "Sesimi güçlü tutmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHİPSİZ
RomantikBaşlama Tarihi: 27.10.16 Romantizm#4: 03.02.17 Hikayenin ilk bölümleri yıllar öncesine aittir. Gelişmemi izlemek istediğim için bu bölümlere dokunulmamıştır. Bir varmış bir yokmuş diye başlattı bir kadın masalı. Bir varmış bir yokmuş diye devam etti...