Bölüm 8: İntikam soğuk yenir,

47.6K 1.7K 49
                                    

Saklandığım bekçi kulübesinin arkasından bilmem kaçıncı defa kafamı çıkartıp etrafı kolaçan ettim. Melisa eve girmeden onu yakalayıp buradan uzaklaşmalıydık. Keşke dün gece eve girmek yerine kaçsaydım. Böylelikle evimi öğrenemeyeceklerdi. Neden insanın aklına böyle şeyler sonradan gelirdi. Elimdeki telefonla tekrar Melisa'yı aradım. Hala telefonu kapalıydı. Ekranı karartmadan hemen önce saate baktım. Saat 6'ya geliyordu. Yani yaklaşık 4 saattir buradaydım. Tekrar Melisa'yı aramak için telefonu açtığım sırada köşeden dönen araba dikkatimi çekti. Pür dikkat içindekini görme çabası sarfederken araba bizim apartmanın önünde durdu. Bir süre içinden kimse inmedi. Daha sonra içinden Melisa'nın sarı saçlarını görmemle rahatladım. Hızlıca inip eve yönelmişti. Bende peşinden gitmeden önce arabanın gözden kaybolmasını bekledim. Araba köşeyi döner dönmez bende kulübenin arkasından çıkıp hızlıca binaya girdim. Asonsörün önüne geldiğimde çoktan bizim katta olduğunu anladım. Çağır düğmesine basıp sabırsızca beklemeye koyuldum. Sonunda geldiğinde binmemle kendimi kapının önünde bulmam bir oldu. Anahtarı çantamda aramak yerine kapıyı çaldım. Sanırım Melisa hala kapıdaydı ki çabucak açılmıştı. İçeri girmek yerine onu da alıp buradan hemen çıkmak istiyordum.

"Melisa çıkalım güvenli değil." Dedim. Bir elim onun kolunu kavrarken.

"Anka neler oluyor ? İçeri gir ve anlat lütfen." Lütfen kelimesini kullanmıştı ama o kelimenin sadece varlığından yararlanmıştı. Yani manasıyla hiçbir ilişkisi olmadan telaffuz etmişti bu kelimeyi.

"Her şeyi anlatacağım. Tabi sende. Ama şimdi buradan çıkabilir miyiz ?" Dedim sabırsızca. Zorluk çıkarmayıp benimle birlikte hareket etmeye başladı. Hızlıca binadan çıkmadan önce etrafıma bakmayı da ihmal etmemiştim. Melisa bu endişemi anlamdıramasa da ses çıkarmak yerine sadece izliyordu.

Kalabalık ortamları tercih ediyordum ve bu yüzden en mantıklı olanı seçip bir kafeye geldik. Garson siparişleri almaya geldiğinde vakit kaybetmeden ikimiz adına iki kahve söyledim. Siparişler gelene kadar ses çıkarmayıp sadece ellerimle oynadım. Bu genelde her insanın yaptığı bir şeydi. Heyecanlandığımda ya da korktuğum da ellerimle oynardım. Sonunda garson siparişlerimizi verip çekildiğinde Melisa'da sanki bunu bekliyormuş gibi hemen soru sormaya başladı.

"Neler döndüğünü anlatacak mısın artık." Ona, amacım ilk onu konuşturmak sonra başımı nasıl belaya soktuğumu anlatacak bir bakış attım.

"Bence ilk önce sen başlamalısın." Dedim. Sinirden gülerken.

"Anka şaka gibisin. Telefonda söylediklerin. Neydi onlar ?"

"Melisa her şeyi biliyorum tamam mı ? Bakıcı olduğundan da, ney olduğundan da, Göz denilen lanet yerden de haberim var." Elimde olmadan sinirlenmiştim. Bu kadar hızlı ve bilgi dolu cevap vereceğimi bende düşünmezdim ama oluvermişti işte birden.

"Sen nerden öğrendin. ?" Dedi. Ne yani o cümlemden sadece bunu mu çıkarmıştı.

"En son gittiğin gece. Seni takip etmiştim." Mimiklerinden kızıp kızmadığını anlamaya çalıştım.

"Aferin. Çok güzel." Dedi, hemen sonra.

"Ne bilmek istiyorsun ?" diye bağırdı. Gerçekten böyle bir tepki vereceğini beklemediğim için şaşırdım.

"Nasıl bulaştın ," Dediğimde yüzünü acı çeker gibi kırıştırdı. Tüm alıcılarım şuan Melisa'ya açılmıştı.

"Anka bir kez ve son kez anlatacağım. Sonra da sen bana ne bok yediğini söyleyeceksin tamam mı ?" Kafamı hızlıca aşağı yukarı sallayıp ciğerci kediler gibi Melisa'nın ağzından çıkacak olan kelimeleri beklemeye başladım. Konuşmaya başlamadan hemen önce ofladığını da duymuştum.

SAHİPSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin