Bu bölümü sevgili Sumisali1 e ithaf ediyorum.
Desteğini esirgemediğin için teşekkür ederim.
+100 yapar mısınız ?
Biz insanlar seçimler yapardık. Verdiğimiz bütün kararlar beynimizin en ücra noktalarında doğar, parmak uçlarımızda hayat bulurdu.Sonucunu bilmeden varsayımlarla yola çıktığımız her yeni karar, şizofren birinin en yakın dostu gibi üzerimize yapışır, sonucu iyi ya da kötü olsun üzerimizde izler bırakırdı.
Çünkü kararı veren bizlerdik ve bu kararın sonucunda aldığımız geri dönüşün her türlüsü yine bizim parmaklarımıza dokunur, ilk çıktığı yere, beynimizin en ücra köşesine ya ölüm ya da yeni bir boyut kazanmış yaşam gibi geri dönerdi.
Benim aldığım kararın sonucu belliydi. Ben ölmüş bir çocuğun ruhunu toplayacaktım. Zor olacaktı ama bunu yapmak için elimden ne geliyorsa yapacaktım. Dokunduğum ister siyah bir sis bulutu, ister sahibi belli olmayan bir et parçası olsun, bu yoldan asla geri dönmeyecektim. Çünkü ulaşmaya çalıştığım çocuk insanlığını unutmaya başlamıştı. Ben Anka olarak buna izin veremezdim. Kaybettiğim bir kardeşim varken ve önümde kaybedilmek üzere olan bir çocuk varken geri çekilmem imkansızdı.
Elimdeki beyaz ışık sönmeden önce alabildiğim kadar yolu alacak, o çocuk benim ışığımı söndürmeye uğraşırken bende onun karanlıkta ki ışığını bulacaktım.
Eğer ışık sönüyorsa ve ben gücümü bu ışıktan alıyorsam rengimi değiştirebilirdim. Ben beyaz bir ışıktım ama karanlığın ışığını da bulabilirdim. Çünkü biz iyi olanlardık ve iyi olanlar ışığın her türlüsünü görürdü. Karanlıkta olanlar ise yalnızca siyahı görürdü. Ama ben bunu değiştirebilirdim. Yapabilirdim. Bir çocuk için her şeye katlanırdım ve o çocuğa karanlıkta yanan ışığı gösterebilirdim.
Tüm bunları yapmadan önce dış görünüşüm ile ilgili bazı şeyleri değiştirmeliydim. Kötü bir çocuğu pembe hayallerle kandıramazdım. O çocuğun bana inanması gerekti ve bunu yapmanın tek yolu onun karanlığına kendimi tamamen kaybetmeden bulaştırmaktı. Böylelikle o da benim aydınlığımdan şüphe duymaktan vazgeçecek, adım atmıyorsa dahi gözlerini kapattığı ellerini ortadan kaldıracaktı. Ve bu onu kurtarmam için yeterli şansı bana sağlayacaktı.
Ay gitmiş, yerine güneş doğmuştu. Ben hala yatağın bir ucunda oturmuş dün gece olanları sindirmeye çalışıyordum. Tuttuğum ritim gece boyunca beni uyutmamış ve huzurumun kaçmasına sebep olmuştu. Gece boyunca ara ara kendime baktığım küçük el aynasını komidinin çekmecesinden çıkarmış ve tüm gecenin boynuma takılmış izine bakmamı sağlamıştı.
Ayağa kalkıp siyah dolaba doğru ilerledim. Bu izi hemen geçiremezdim ama küçük bir çocuğu kandıracaksam ortadan kaldırmalıydım. Boğazımı kapatacak bir şeyler aramaya başladım. Dolabı kim doldurdu bilmiyordum ama olacakları öncesinden tahmin etmiş gibi ihtiyacım olan her şeyi koymuştu. İnce, siyah, uzun kollu ve boğazlı bir bluz bulduğumda sevinçten gözlerim aralandı. Üzerime yapışmış her şeyi çıkarıp yatağın üzerine koydum. Bu evde yaşadığım sürece artık beyaz giymeyecektim. Şanslıydım ki dolapta beyaz namına bir şey yoktu. Saçlarımı bluzun içinden çıkarıp odaya döndüm. Altımda bulunan kot pantolu çıkarıp yeni bir pantolunu geriye dönüp bakmadan elime aldım ve yatağın üzerine fırlattım. Yatağın bir köşesinde duran aynayı alıp boğazımın ne kadarının kapandığına baktım. Kırmızı izden hiçbir eser yoktu. Gözlerim artık yalnızca silik bir pembe haline dönmüş yüzümde bulunan küçük yaralara döndüğünde, bunları gizlediğim kızarıklığı örtbas etmesi için ortaya serdim. Bu izler benim, boynumdaki iz ise küçük bir çocuğundu. Ona yara almaktan korkmadığımı bunu göz önüne sererek daha iyi gösterebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHİPSİZ
RomanceBaşlama Tarihi: 27.10.16 Romantizm#4: 03.02.17 Hikayenin ilk bölümleri yıllar öncesine aittir. Gelişmemi izlemek istediğim için bu bölümlere dokunulmamıştır. Bir varmış bir yokmuş diye başlattı bir kadın masalı. Bir varmış bir yokmuş diye devam etti...