Yarısı yıkılan, yarısı da nasıl olduğu bilinmez lakin sağlam kalmayı başaran taş binadan etrafa saçılan moloz parçaları beraberinde binlerce ruhu da götürmüş ve geriye boyları iki metreyi bile geçmeyen üç küçük çocuk kalmıştı.
Kalıntıların kalbinde yer alan bu binaya yerleştirilen formasyon, Lai ve diğer ikili farkına varmasa da ruhlarla oldukça yakından alakalıydı. Öyle ki bu kalıntılara yerleştirilen ve fiziksel bedenlerinden Tao mühürleriyle ayrılan kişiler, olası bir ayaklanma durumunda Lope ailesi için birer piyon olmanın yanında bu gizemli formasyonun enerji açığını doldurmakla da görevliydiler.
Lai'nin kalıntılarda bulduğu ve ilk başlarda sıradan olduğunu düşündüğü kılıç, asırlardır binlerce ruh tarafından beslenen bu formasyonu bile yıkabilecek güçteyken, nasıl olur da yaşlı adam bu güce direnebilirdi? Ölümü o kadar hızlı ve ansızın olmuştu ki yeraltı dünyasında gözlerini açan yaşlı adam hala daha ölümünün sebebini anlayabilmiş değildi.
Lai gözlerini açtı, binanın giriş kapısına doğru yürümeye koyuldu. Giriş kapısının herhangi bir zarar görmemiş olması Lai'nin dikkatinden kaçmamıştı. Birkaç adım daha attıktan sonra önündeki oluşumun normal bir kapıdan ziyade bir kale kapısına benzediğini düşünmeye başladı. Stin Şehri'nde gördüğü şarap mahzenlerine açılan kapılarınkine benzer bir antikalık barındıran bu kapı, doğal olarak kişilerin kolayca aralayabileceği bir kapı değildi.
Adımlarına devam eden Lai, aradan birkaç nefes almaya yetecek kadar zaman geçtikten sonra kapının önündeki taş basamaklara ulaşmayı başardı. Bir bir çıktığı basamakların ardında onu, kapının üstüne kazınan devasa bir resim bekliyordu.
Lai nihayet son basamağı da atlamayı başardı ve yükseliği 5-6 metreye ulaşan devasa kapıya ulaştı. Başını kaldırdığında kapıya kazınan ve renk cümbüşlerinin içinde seçilebilen bir figürle karşılaşmıştı. Resimdeki figürün sarı ve Lai'ninkine benzer bir cübbesi vardı, ayaklarına diğer Taoistler gibi herhangi bir şey giymemişti. Yüzünde ise yaşadığı yılların anıları ve tecrübeleri seçilebiliyordu. Cübbesinden fırlayan iki kolunda da geçmiş savaşlarda oluştuğu belli olan devasa kesikler özellikle dikkat çekiyordu. Ne büyük ne de küçük sayılabilecek burnunun üstünde, bir çift zümrüt benzeri göz, cansız görünen bu resme adeta hayat bahşediyordu.
Lai zümrüt yeşili gözlere bir bakış fırlattığında, bütün vücudunun titrediğini ve meridyenlerindeki enerji akışının dengesizleştiğini hissetti. Başını iki yana salladıktan sonra bir daha figürün gözlerine bakmamaya karar veren küçük çocuk, resmi incelemeye devam etti.
Lotus pozisyonunda meditasyon yaparken resmedilmiş olan bu adam, Lai'nin tahminlerine göre kırk yaşlarında gösteriyordu. Siyah ve düz saçlarının arasında tek bir beyaz saç bile resmedilmemişti. Figürün meditasyon yaptığı bu resmin arka planı, güneş ve ayın bir arada olduğu, havanın bir yarası karanlıkken bir yarısının aydınlık olduğu bir dünyayı tasvir ediyordu. Sağ dizi aydınlığı, sol diziyse karanlığı selamlayan bu adam, sakin sakin oturduğu bu dünyanın hükümdarıymış gibi bir görüntü çiziyordu.
Lai resmi incelemeye devam ederken dikkati, figürün aydınlığa bakan sağ dizine yoğunlaştı. Öyle ki adamın sağ dizinin hemen altında, oldukça sıradan ve basit görünümlü bir kılıç yerleştirilmişti. Lai bu kılıcı görür görmez aklına hemen kalıntılarda bulduğu ve formasyonun temelini oluşturan kılıç gelmişti. Biraz daha düşündüğünde resimdeki kılıçla, kalıntılarda bulduğu kılıcın aynı olduğunda karar kıldı. Her ne kadar bu durum onu şaşırtsa da Lai, esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan kılıcın nerede olduğuna dair bir fikre bile sahip değildi. Başını iki yana salladı ve iç geçirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lai
FantasyDüzenin ve karmanın sarsılmaz bütünlüğünün evreni gözettiği zamanlarda, kendilerine Taoist diyen kişiler ölümsüzlüğü elde etmek adına bir yolculuğa çıkarlardı. Cennet'in buyruğu altında sayısız teste tabi tutulan ve bu uğurda zaman zaman can veren b...