Bölüm 76 - Üç Farklı Hayat

3.7K 346 28
                                    

  ''Meselenin üstüne gitmem gerektiğini o zaman da biliyordum. Bir soru işareti ya da bir cümle değildi aklımdaki. İdeolojik bir faaliyet hiç sayılmazdı, belki ufak bir çocuğun hayali diyebilirsiniz, orası size kalmış. Lakin ben doğduğum bu dünyayı tanımaya başladığımda, aslında hiçbir şeyin toz pembe olmadığını da anlamaya başlamıştım. Tek başıma kaldığımda öyle bir duruma sokulmuştum ki, sanki birileri gözlerimin önündeki perdeleri kaldırmış ve bana sınavın o an itibariyle başladığını söylemişti. O zamanlar bunu anlamasam da, birkaç ipucuyla birlikte yürümeye koyulduğum bu yolun nereye çıkacağını az çok kestirmeyi başarmıştım. Birçok element ve birçok farklı faktörün, bileşenin karıştığı hayatım, bir amaç için var olmuş olmalıydı. Aksi taktirde neden yaşama görevi bana verilmiş olabilirdi ki? Neden bu dünyaya doğmuş olabilirdim? Gizliden gizliye bir ana görevin peşinden koşmam gerektiğini biliyordum. İlk o zamandı, Kaos'un kendisiyle tanıştığım o zaman...

On üç yıllık hayatıma daha doğrusu on üç yılı bile doldurmamış hayatıma sığmayacak bilgilerle ödüllendirilmiştim. Belki de bu bir ödüllendirilme değil, bir kazançtı. Lakin bildiğim bir şey var ki bu kazanç ne getirilerimin ilki, ne de yapacaklarımın sonuydu. Bir başlangıçtı; bana yürümeye koyulacağım yolu gösteren bir başlangıç bayrağı gibiydi. Ardından bahsi geçen yolda yürümeye başladım. Sordum ve anlamsız sorulara cevaplar bulmaya çalıştım. Başarılı olduklarım ve başarısız olduklarım oldu. Gizemli kavramlarla bezenmiş hayatımda ufak bir çocuktan başka hiçbir şey değildim. Buna rağmen bazı zamanlar herkesin üstünde duruyormuş gibi de hissettiğim olmuştu. Bu öyle bir histi ki, uzaklarda, gökyüzünün uçsuz bucaksız köşelerinden gelen bir fısıldama gibiydi. Yine de bu fısıltıya anlam vermekte başarılı olamadım, daha doğrusu nereye gidersem gideyim bu ses bir fısıltıdan öteye gidemedi. Duyamadım ve kaynağını bulamadım.

Ailemi daha doğrusu artık ailem dediğim insanların yardımları beni bu ikilem dolu bulmacanın derinliklerine attı. Dürüst olmak gerekirse onları suçlamıyorum, çünkü bütün hücrelerimde bunun izlerine rastlamak mümkündü. Yani kısacası bunun sebebi onlar değil, kendi benliğimdi.

Formasyon dünyasına adım attığımda da bir çocuktum. Yeni bir şey keşfetmenin verdiği hazzı hala daha unutabilmiş değilim. Fakat nedendir bilinmez ancak o formasyona hapsedilmiş insanlar, ileride ailem diyeceğim insanlar olagelmişti. Kendi mücadelelerinde başarısız oldukları için hapsedildikleri bu garip dünyadan onları kurtarmam gerekiyordu. Daha doğrusu bu düşünce, benim için olmazsa olmaz bir amaç haline gelmişti. En azından o zaman öyle düşünüyordum...

Şimdi dönüp baktığımda diyorum ki kendi kendime, gerçekten o insanları kurtarmak mıydı bu anlamsız teste adım atmamın sebebi? Yoksa vücudumdaki gizli istek miydi? Güçlenmek miydi, sorulara yanıt bulmak mıydı?

İnanın hala cevabı bulabilmiş değilim.

Ama öğrendim. Taoist dünyasının derinliklerine doğru ilerledim bu geçirdiğim süre zarfı içerisinde. İlk insanları gördüm, ya da kendilerine insan diyen varlıkları. O kadar aciz ve zavallı varlıklardı ki, ilk başlarda onlara karşı verdiğim mücadeleye şimdi bile anlam veremiyorum. Çocuk aklımla düşünememiştim tabii, insan doğasındaki asıl noksanlıklar yaratılıştan kaynaklanmıyor muydu? Peki ya Suiren, Fuxi ve Rein? Onlar da mı noksandı? Tabii ki hayır.

Suiren'le konuştuğum zaman gerçekleri biraz da olsa anlamaya başlamıştım. Aslında bu ortada olan bir gerçekti zira, Nuwa'nın bütün insanları tek tek yaratacak hali yoktu, değil mi? Bunun yerine kendi yaptığı insanların yanında, toprağa da insan yaratma hikmetini verdi. Lakin geçen zaman toprağın bir Tanrıça'yla eş olamayacağını göstermiş ve bu yeni yaratılan insanlar diğerlerine kıyasla eksiklikleri olan varlıklar olmuştu. İşte ilk mesele de burada başladı: Çünkü yeni yaratılan insanlar toplumun çoğunluğunu oluşturduğu için Suiren gibi Nuwa'nın kendi elleriyle yarattığı insanlar onlarla başa çıkamadı. Nesiller geçti ve her yeni doğan insan bir öncekinden daha zavallı ve daha aciz olmaya devam etti. İnsanlar acizliklerini örtmek ve gizlemek için yine kendi ırklarından olan kişileri hedef göstermeye başladı. Zenginlik ve fakirlik kavramları ortaya çıktığında, sosyal toplum da bölünmeye doğru hızla ilerlemişti.

LaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin