Bohnur Ormanı'nın derinliklerine ilerleyen Lai, enerjiyi kullanarak etrafını izliyor ve orman kanunlarını kavramaya çalışıyordu. Ormana gireli henüz bir saat bile olmamışken bir leoparla karşılaşmış ve rakibinin hızına karşılık olarak Kaos'u kullanmak zorunda kalmıştı. Üstelik bu yaratık ormanın hemen girişinde gezdiğine göre üst seviyeli bir yaratık olarak görülemezdi. Yani genç adam ilerlemeye devam ettikçe, karşısına leopardan daha tehlikeli canlılar çıkacağına şüphe yoktu.
"Biraz dinleneyim..."
Her ne kadar Lai'nin gerçek bir dinlenmeye ihtiyacı olmasa da, genç adam ilk günden ormanın orta yerine adım atmak istemiyordu. Daha çok giriş kısımlarında dolaşacak ve ormanı katman katman katedecekti. Böylece karşısına çıkacak rakipler de normal bir düzen izleyecekti.
Lai meşe ağaçlarıyla kaplı ormanın zeminine indikten sonra etrafını inceledi. Zararsız gözüken çalıların arasına saklanmış Manşineller gözünden kaçmamıştı. Hatta bulunduğu bölgede birkaç asırlık tatulalara bile rastlamak mümkündü. Çok yıllık bitkilerden biri olan tatulalar, her nasıl yaratıklar ve insanlar zaman geçtikçe güçleniyorsa, aynı şekilde güçleniyor ve zehrini de geliştiriyordu. Şans bu ki Lai bitkiler konusunda geniş bir bilgiye sahip olduğu için tatulanın on metrelik sınırına yaklaşmaktan kaçınmayı düşünmüştü. Aski taktirde, herhangi bir önlem almadan on metre sınırına girerse, anında felç başlangıcı geçireceğini biliyordu.
Birkaç manşinelin, kemik otlarının sınır bölgelerinden kaçınan Lai sonunda boyutları birkaç yüz metreyi bulan bir meşe ağacının altına oturmuş ve nefeslenmeye koyulmuştu. İç güdüleri ve enerji partikülleri genç adama ormanın sürekli bir hareket halinde olduğunu söylüyordu. Öyle ya, sadece bu gizemli ikiliye güvenmesine gerek yoktu; zira ormanın dört bir yanından gelen kükreme sesleri tehlikeyi işaret eden en basit ve kolay anlaşılabilir belirtiydi.
Lai nefeslendikten sonra biraz yürümeye karar verdi. Beyaz gümüşten yapılma kılıcını kullandığı taktirde dikkat çekeceği için, Lopelar'dan aldığı yüzükten bir hançer çıkarmış ve çalıları bu hançer yardımıyla doğrayarak ilerlemeye koyulmuştu. Orman manzarasının spesifik bir yönü yoktu. Boyut bakımından Jarlan Ormanı'na meydan okuyabilecek bir seviyede olan Bohnur Ormanı, binlerce yaratık çeşidine ev sahipliği yapmasıyla tanınıyordu. Bunun yanında enteresan bir şekilde Bohnur Ormanı ve Jarlan Ormanı insanlar için gerçek bir tehdit oluşturmuyordu. Epona'nın dört bir yanını kuşatan ve ön cephelerde yaratıklarla günlük mücadelelere girişen şehirlerin etrafındaki ormanlara kıyasla, bu ormanlar daha pasif ve sakin kalıyordu. Öyle ki, birkaç söylentiye göre bu orman sakinleri uzun bir zaman önce insanlarla anlaşmaya tutuşmuş ve iki taraf da birbirlerine ciddi manada saldırmamak konusunda karar kılmıştı.
Gökyüzüne kadar uzanan meşelerin dalları altında zaten karanlık olan orman iyice kararıyor ve hayat gündüz canlıları için zorlaşıyordu. Etrafta gezen birkaç sincap çok geçmeden ufak yılanların yemi olmuş, aynı şekilde avlandıkları için mutlu olan yılanlar da göz açıp kapayıncaya dek gökyüzünün hükümdarlarından biri olan kartallara can vermişti. Bu esnada meşe ağacına benzer görünen bir ağacın dallarında avını yemeye çalışan kartal, nereden geldiği bilinmeyen bir sarmaşığa yakalanmıştı. Boyutları iki metreyi bulan bu devasa kartal sarmaşıklara bütün gücüyle saldırsa da garip bir şekilde sarmaşığa herhangi bir zarar verememişti. Aradan birkaç nefes almaya yetecek kadar zaman geçtikten sonra yaratığın suratı solmuş ve son nefesini veren kartal sarmaşık tarafından gecenin karanlığına çekilmişti.
Bu sadece Lai'nin şahit olduğu manzarayla sonlanmıyordu; aynı veya benzer olaylar ormanın dört bir yanında yaşanıyor, gün aşırı binlerce yaratık can verirken, binlerce yaratık da hayata gözlerini açıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lai
FantastikDüzenin ve karmanın sarsılmaz bütünlüğünün evreni gözettiği zamanlarda, kendilerine Taoist diyen kişiler ölümsüzlüğü elde etmek adına bir yolculuğa çıkarlardı. Cennet'in buyruğu altında sayısız teste tabi tutulan ve bu uğurda zaman zaman can veren b...