Lai'nin vücudundan fırlayan kıvılcımlar, bulutsuz gökyüzünde dalgalanan yıldırımlar ve bütün bunlara rağmen huzurla esmeye devam eden bahar rüzgarları...
Taş binaların oluşturduğu sokakta birbirleriyle birkaç hamle değiş tokuş yapan çocukların ikisi de yorgun düşmüş ve mücadelenin sonlarına yaklaşılmıştı. Lai henüz yıldırımları kontrol etmek için yeterli güce sahip olmadığından, içindeki bu gizemli gücü yalnızca formasyonu kırmak için kullanabilmişti. Ardından yıldırımlar yavaş yavaş sönümlenmeye ve Lai'nin vücuduna geri dönmeye başlamıştı. Petro'nun ise yüzünde ekşi ve umutsuz bir ifade vardı. Mavi gözleri Lai'yi süzüyor ve çocuk nasıl kaçacağını düşünüyordu. Aslında Lai onu durdurmak için özel bir yetenek kullanmış değildi. Yalnızca birkaç söz söylemiş ve Petro, kaçmaya yeltendiği an hayatını kaybedebileceği fikrine varmıştı. Böyle düşünmesindeki en büyük etmen tabii ki de Lai'nin kullandığı Kaos Tao'sunun ta kendisiydi. İçinde sayısız gizem barındıran bu Tao, basit materyallerle değil de kişinin bakışları ve tavırlarıyla uygulamaya sunuluyor ve etkileri vücuttan ziyade rakibin zihnini hedef alıyordu. Öyle ki Petro, gözlerini ne zaman Lai'ninkilere odaklasa içinde, anlam veremediği bir değişikliğin yaşandığını ve düşüncelerinin allak bullak olduğunu hissediyordu. Sanki Lai istese o an oracıkta can verecek ve bu dünyaya bir daha gelmemek üzere toprağa karışacaktı. İşte bu yüzden kaçmaya yeltenmemiş ve olduğu yerde beklemeye başlamıştı.
Lai bir adım öne attı, attığı bu adım beraberinde Kaos'un sonsuz dünyasını taşıyor gibiydi. Vücudundan yayılan kızıl aura çoktan sokağı kaplamış ve sokağın dış dünyayla bağlantısı kesilmişti. Ustasının öğretilerini bir kenara bırakan bu çocuk, kendini öfkeye kaptırmamak adına amansız bir mücadele veriyordu. Bütün hücreleri ona Petro'yu öldürmesini söylese de Lai kendini tutmayı başardı. Bir adım daha attığında etrafa yaydığı aura incelmeye ve yok olmaya başlamıştı. Xiantian Alemi'nde olan birine kıyasla daha gizemli ve derin bakışlara sahip olan bu çocuk, konu Tao Kalbi olunca yaşıtlarıyla kıyaslanamayacak kadar ileri bir seviyedeydi. Bu Lai'nin henüz anlamadığı gizemlerden biriydi. Çünkü Tao Kalbi'nin tam olarak ne işe yaradığını bilmiyor ve bu kavramın nasıl eğitime tabi tutulduğunu anlayamıyordu. Bir insanın kendi kalbini nasıl eğiteceğini anlayabilmesi için hayatında, önemli ve tehlikeli sayılabilecek tecrübeler yaşaması gerekiyordu. Lai henüz Taoist dünyasına yeni yeni alışmaya başladığından bu tecrübeler konusunda yetersiz ve bilgisiz olarak görülebilirdi. Yine de doğuştan gelen Tao Kalbi onun, ileride büyük bir isim olacağını ve ölümsüzlük yolunda başarılı bir serüven yaşayacağını gösteriyordu. Tabii bu, serüveninde canını kaybetmediği taktirde geçerliydi.
''Sen! Eğer bana bir şey yaparsan, bunu hayatınla ödeyeceğine şüphen olmasın!''
Petro yaşadıklarına rağmen Lai'ye birkaç kelime savurmuş ve başını doğrultmuştu. Hatalarından ders almayan insanların yaptığı gibi o da kendini üstün görmeye devam ediyor ve yaşadıklarını göz önünde bulundurmamakta ısrar ediyordu.
Kaos'un gizemli dünyasına daha fazla kapılmak istemeyen Lai, sonunda eski haline dönmüş ve yüzüne her zamanki gülümsemesini takınmıştı. Bakışlarındaki bilgelik, yaşına göre oldukça derindi. Ellerini arkasında birleştirdi ve bakışlarını Petro'ya çevirdi: ''Evet, tabii ki seni burada öldürecek kadar saf değilim, ancak öylece gidebileceğini düşünüyorsan yanılıyorsun. Şimdi... Çıkar bakalım üstünde ne kadar altın varsa!''
Yüz seksen derecelik bir dönüş, bilgeliğin ve onca söylenen sözün bir anda yok olması... Lai'nin son cümlesi Vice'ın suratına boş bir ifade yerleştirmiş, yerde baygın yatan Bran'i yattığı yerden ayağa fırlatmış, Petro'nun titreyen vücudunun sonunda serbest kalmasını ve çocuğun yere yığılmasını sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lai
FantasyDüzenin ve karmanın sarsılmaz bütünlüğünün evreni gözettiği zamanlarda, kendilerine Taoist diyen kişiler ölümsüzlüğü elde etmek adına bir yolculuğa çıkarlardı. Cennet'in buyruğu altında sayısız teste tabi tutulan ve bu uğurda zaman zaman can veren b...