Lai, güya adı 'Botanik' olan kitabın ilk sayfasını okuduktan sonra kafasında çılgın teoriler kurmaya başlamış ve hayatın karşısına sunduğu bu yeni fırsat -yazılanlara göre açıkça ona birçok şey öğretilecekti- karşısında afallamıştı. Gerçekten de abisi Trin bu kitabı, Lai'nin ormanda olan yaşantısına yardımcı olması için bırakmıştı ancak yazılanlar etrafta bulunan birkaç çeşit çiçeği anlatmak yerine, bir anda onu öğrencisi olarak kabul eden çılgın - ki bu küçük çocuğun varsayımıydı- bir adamın hayat hikayesine dönüşmüştü. Ayrıca "Bu kitabın neden seni seçtiğini..." diye başlayan kısmı da farklı bir soru işaretiydi. "Ne yani bu kitap ben elime almadan önce gerçekten de sıradan bir botanik kitabıydı, öyle mi?" diyerek boş gözlerle kitaba bakmaya devam etti.
İçindeki heyecana yenik düşüp hemen okuduğu sayfayı değiştirmeye başladı ancak önüne çıkan boş kağıdı görünce yine aynı sersem ifadeyle kitaba bakmaya devam etti. ''Bu da ne demek oluyor şimdi?'' dedi ve ağzında buna benzer birkaç cümle daha geveledi. Ancak geçen zamanla birlikte kitapta herhangi bir değişim yaşanmadığını gören ve bu anlamsız durumun etkisiyle çocukça küfürler sarf eden ufaklık, kitabı kenara fırlatarak ayağa kalktı. Bu sefer aklındaki gizemleri çözmek için yeterli ipucuna sahip olmadığını bildiğinden, meseleyi daha fazla üstelemedi ve karnını doyurmak için avlanmaya gitmeye karar verdi. Lakin bu esnada onu sinsice izleyen gözleri fark etmemişti.
Devasa ağaçların uzun dallarının arasından Lai'yi gözletleyen bu yaratık, bütün vücudunu saran bembeyaz renkte tüylere, gökyüzüne hükmetmesini sağlayan ve açıldığında neredeyse yüz altmış metre gibi devasa bir boyuta ulaşabilen kanatlara, hafif eğimli ve insan yapımı herhangi bir kılıçtan daha keskin gözüken siyah-sarı renklerin karışımı bir gagaya sahipti. Gagasının üstünde ise bir çift altın sarısı göz ormanı gözetirmişcesine aşağıya bakıyordu. Görkemli görünüşü ve olağanüstü kuvveti sayesinde kendine ormanda oldukça iyi bir yer edinmiş olan bu yaratık, efsanelerde Güneş ışıklarından doğduğu söylenen Griffondu.
Aslında, efsanelerde bahsedilen bu devasa kuş, Lai Jarlan Ormanı'na girdiğinden beri onu takip ediyordu. Henüz ona doğru bir hamle yapmamasının sebebi ise, avlarıyla oynamayı ve onları gözetlemeyi inanılmaz keyifli bulmasıydı. Ancak geçirdiği son dört günde yavaş yavaş acıkmaya başlamıştı. Ayrıca yuvasına geri dönüp çocuklarını da beslemesi gerekiyordu. Dişi bir Griffon olarak aileyi doyurma görevi ona aitti. Akşama doğru bu küçük çocuğu öldürmeye karar verdi ve Lai'nin görüş mesafesine girmemeye dikkat ederek onu takip etmeye devam etti.
Bu esnada küçük Lai ise kitapla yaşadığı mücadeleyi kaybetmenin verdiği hayal kırıklığını üstünden atmış ve ormanın derinliklerine doğru ilerlerken kendine ufak ve zararsız görünen bir av aramaya başlamıştı. Ancak birkaç saat geçmesine rağmen hala bir canlıyla karşılaşmamıştı.
Güneş'in ışıklarını yavaş yavaş dünyadan çekmesiyle orman karanlığa boğulurken, Lai sabrını zorlayan bu avlanma işinden iyice sıkılmıştı. Çünkü geçtiği her yerde ölümün getirdiği sessizliğe benzeyen bir sessizlikle karşılaşıyordu. Sanki ormandaki bütün canlılar yerlerini terk etmiş ve arkalarında herhangi bir iz bırakmadan ormandan kaçmışlardı. Bu duruma anlam veremeyen Lai ise dişlerini sıkarak yürümeye devam etmeye karar verdi.
Daha sonra gecenin tamamen ormanı kaplamasıyla birlikte, Lai'nin neredeyse mutlu olmasını sağlayan kükremeler duyulmaya başladı. Ormandaki hayatın devam ettiğine bir kanıt niteliği taşıyan bu kükremelerin etkisiyle, küçük çocuğun bedeni titrese de yavaş yavaş tükenen sabrı tekrar eski haline dönmüştü. Elinde ilk günden kalma mızrağımsı dallardan birini tutarken, çevreyi doğa enerjisini kullanarak dikkatlice gözlemlemeye başlayan Lai, ona doğru gelen ayak seslerini duyunca hemen yakındaki çalılardan birine gizlendi. Ayak sesleri artmaya, çevredeki ağaçlar sallanmaya başlamıştı ve birkaç nefes alacak kadar zaman geçtikten sonra karanlıktan beliren geyikler Lai'nin görüş mesafesine girdi. Önünde hızla ilerleyen geyiklerin arasından avlayabileceğini düşündüğü bir tanesini görünce hemen doğrularak elindeki mızrağı hızla fırlattı. Doğa enerjisini de içeren mızrağımsı dal havada ıslık çalarak ilerledi ve geyiğin vücuduna saplandı. Darbenin etkisiyle acı dolu çığlıklar atmaya başlayan hayvan, yanından hızla geçen sürüsüne yardım isteyen gözlerle bakıyordu. Ancak sürüdeki geyiklerden bir tanesi bile durup da ona yardım etmeye yeltenmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lai
FantasiDüzenin ve karmanın sarsılmaz bütünlüğünün evreni gözettiği zamanlarda, kendilerine Taoist diyen kişiler ölümsüzlüğü elde etmek adına bir yolculuğa çıkarlardı. Cennet'in buyruğu altında sayısız teste tabi tutulan ve bu uğurda zaman zaman can veren b...