Bölüm 33- Tao'ya Dair

5.2K 573 33
                                    

   Duellum Ormanı, Odina'nın ölümünün ardından geçen ikinci gün.


   Lai her zamanki neşesiyle ormanda gezinirken arada Vice'a laf atıyor ve ikili, ormanın derinliklerine doğru koşar adım ilerliyordu. Odina'nın anıları kalplerinde yer ettiğinden, iki çocuk da ölümün getirdiği hüznü bir kenara bırakmış ve normal hayatlarına geri dönmeye karar vermişlerdi. Öyle ki hayat, geçmişte takılı kalanlar için bitmek bilmeyen bir işkenceden ibaret sayılabilirdi. Belki de Odina, kısa bir süre de olsa zaman geçirdiği bu çocukları düşündüğünden Lai'ye bir işaret göndermişti. Henüz bu dövmenin ne anlama geldiğini bilmeyen ikili, bunu uzun bir süre daha öğreneceğe benzemiyordu.

................................

  Manşinellerin sahte güzelliği ve metrelerce yükseklikteki meşe ağaçlarının heybeti Duellum Ormanı'nında boy gösterirken, bodur çalılar arasından şişman yanaklarıyla bir şeyler kemiren sincapların rahatına diyecek yoktu. Hava, daha önce olmadığı kadar açılmış ve bulutlar, huzurla gökyüzünde süzülmeye koyulmuştu. Güneş'in de keyfi yerinde gibi görünüyordu. Öyle ki dünyaya gönderdiği ışık parçaları ormanı hararetlendirmek yerine hafifçe ısıtıyor ve havada esen rüzgarla ahenk içinde canlıların vücutlarına değiyordu. Belli ki ejderhanın ölümü, ormandaki normal aksiyonun birkaç günlüğüne de olsa ertelenmesini sağlamıştı. Bu sayede canlılar, daha önce yaşamadıkları bir barışın kapılarını aralamış ve bu barışın kısa süreceği endişesiyle günlerini, rahatlayarak ve stres atarak geçirmeye başlamışlardı. 

  Ormanın kel noktalarında ise devasa yaratıkların bedenleri seçilebiliyordu. Qilinlerin ve abathların gizemli vücutları, güneş ve rüzgar ikilisinin düetine yenilerek sersemlemiş ve bu canlılar da ister istemez ormanın miskin çoğunluğuna katılmak durumunda kalmışlardı. 

  Yıldırım kuşları ise sürüler halinde gökyüzünde uçuyor ve görenleri hayretlere düşüren yıldırım teknikleriyle dans ediyorlardı. Normalde yalnızlığı seven bu canlılar bile atalarından miras aldıkları inatçılığı bir kenara bırakmayı bilmişti.

  Lakin bu huzurun hüküm sürdüğü düzeni,pek başarılı olmasalar da bozmaya çalışanlar vardı. Bunlar aslında ormanın normal akışına hiç dikkat etmeyen ve tek bir amaç uğruna buraya gönderilmiş olan öğrenci adaylarından başkası değildi. 

  Yirmi bini aşkın çocuk, rakiplerini alt ederek ruh taşlarını ele geçirmeye çalışıyor ve sınavı geçmek için koyulan 'beş ruh taşı' sınırına ulaşmaya çalışıyorlardı. Lai ve Vice ise diğer çocuklara kıyasla daha rahat ve daha huzurlu birer profil çiziyordu. Bunun sebeplerinden ilki Lai'nin üç Vice'ın ise dört ruh taşını çoktan ele geçirmiş olmasıydı. İkinci sebepse ormanı yuva bilen bu çocukların çevrede yaşanan değişimleri fark etmesiydi. Hemen ormanın yerlilerine adapte olmuş ve önlerine çıkan bir derenin yanına oturarak meditasyon yapmaya koyulmuşlardı.

  Yine o tanıdık, derin ve gizemli düşünceler dünyasına adım atan Lai, Kaos Tao'suna dair bilgilerini genişletmeye ve Tao'nun tam olarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu; lakin düşünceleri, aklında yankılanmaya başlayan bir sesle kesildi.

  ''İyi işti evlat, ejderhadan kurtulmanın şerefine seninle biraz laflayalım.'' 

   Ustasının bilgelik dolu sesini duyar duymaz heyecanlanan Lai, uzun zamandır merak ettiği sorulara karşı olan cevap bulma isteğini bastırmaya çalışmadı: ''Usta lafa başlamadan önce sana bir sorum olacak, Tao tam olarak nedir?'' 

   Aslında Lai'nin aklındaki ilk soru bu değildi; çünkü en merak ettiği şeyler ustasının tam olarak nerede olduğu ve kendisiyle nasıl konuşabildiğiydi. Lakin ustası ona, kendi yaşam tecrübelerini kitap aracılığıyla anlatacağını söylediğinden bu konuyu açmaya cesaret edememişti.

LaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin