1 sene önce
Üzerinde bulaşık önlüğü ile çalıştığı restoranın kapısında bekliyordu.
Kemirmekten dibine ulaşmış tırnaklarını heyecandan daha bir iştahla tamamen bitirmeye azmetmiş gibiydi.
Eline yalandan bir süpürge almış ,eğer patrona yakalanırsa dükkanın önünü süpürdüğüne dair yalanını da peşinen hazırlamıştı.Hergün yani hemen hemen hergün bu saatlerde gelirdi ve müdavimi olduğu o gece kulübüne girerdi.
Çoğunlukla ikindi vakti gelmesi Ela'nın işine yarıyordu.
Çünkü iki saat sonra işi bitiyor ve evine dönmesi gerekiyordu.Onu çok kısa görüyordu aslında.
Arabasından inip ,geldiği kapıya girene kadar sadece 5 dakika.
Belki 3 dakika bile olabilir.
Yine de onu görmek tüm gününü huzur içinde geçirmesi için bir sebepti.
Hiç aşık olmamıştı. Köyde zaten kime aşık olacaktı ki. Çoğusu akraba olduğundan hepsini kardeş gibi görmüştü.
Annesini ve babasını trafik kazasında kaybettikten sonra abisiyle geçim derdine düşmüşler ve şehre gelmişlerdi. Abisinin askerlik arkadaşı sayesinde zengin bir muhitte bir restoranda iş bulmuşlardı.
Abisi garsonluk yapıyor kendisi de bulaşıkları yıkıyordu.
Kimseleri yoktu birbirlerinden başka. Genelde hüzünlü ve mahzundular. Anne ve babalarını kaybetmenin acısı bir yana geçim zorluğu da omuzlarına erken yaşta yüklenmişti.
Liseyi anca bitirebilmiş sonra şehire gelmişlerdi. Topu topu 1 sene olmuştu köyden geleli.
Bu şehre alışmak ilk zamanlar mümkün olmasa da Yusuftan sonra bütün hissiyatını değişmiş buldu.
Aşık olmuştu.Yusufu arabasından inerken gördüğü o ilk gün , daha görür görmez yüreğinin yandığını hissetmişti. İlk başta anlayamamıştı.Kendisine bir hastalık musallat oldu sanmıştı.Fakat sonraları aşk dedikleri şeyin bu olduğunu fark etmişti . Ne değişik ne kadar da güzel bir duyguymuş meğer. Ne zaman onun hayalini aklına getirse
yüregi yanıyor, göğüs kafesi sıkışıyor,alnında ter damlaları birikiyordu.Son zamanlarda hiç aklından çıkmamıştı. Kaşı,gözü,boyu posu, duruşu, hele yürüyüşü. Duruşundaki o azamet , gözlerinde ki o ifade. İlk defa birini görünce sevincinden uçacak gibi oluyordu.
Aşkın çok güzel bir şey olduğunu hissetti.
Hep karnında kelebekler uçuşacak diye hayal etmişti. Halbuki hiç de öyle olmamıştı.
Sanki onu gördüğünde bir boksör karnını yumrukluyordu.
Kelebek etkisinden çok daha fazlasını hissettiği muhakkaktı. Annesinin bedduası geldi aklına . Allah sizi aşka düşürsün derdi kızdığında . Hiç de beddua değilmiş aslında . Bundan daha güzel bir duygu daha önce tatmamıştı ki .
Önceleri onu görmek bile yetiyorken şimdi kendisini fark etmesini de istiyordu. Yusufun da kendisini fark etmesini, sevmesini ,kendisinin özlediği gibi onun da özlemesini istiyordu. O kadar güçlü bir şekilde istiyordu ki , bu duygu tüm benliğini kaplıyor ve beynine tüm gün hükmediyordu.Yusuf kendisini fark etse acaba o da Ela gibi aşka kapılabilir miydi ?Belki de sevmeyecek , beğenmeyecekti .
'Olsun ' dedi sesli biçimde. Düşünceleri dile dökülmeye başlamıştı.
'Ben gönlümle baktım.
Ben hakiki sevdim.
Ben ona sahici bir aşkla baglandım.
Varsın sevmesin.
Yada sevsin . '
Ellerini bağrında kavuşturdu.
Sever mi ki beni ? Ben fakir kimsesiz bir kızım .O ise zengin bir iş adamı.
Ama nasıl güzel bir gülüşü var. Allahım nasıl güzel yaratmışsın bu kulunu .
Onun tepeden tırnağa her hücresine aşık oldum . Zavallı kalbim onunla huzur buldu .Onu görmek bile şükür sebebi Allahım.
Omzuna dokunan el onu fazlasıyla korkutmaya yetmişti.
Muhatabına döndü.Çalışma arkadaşlarından Aynur ablaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖVBE (FİNAL)
SpiritualitéEyy Aşıklar , Sizin de gözünüz kör ,gönlünüz kor oldu mu ben gibi? Ölüm diyorlar ya hani, diriyken de ölümü tadan , duyan oldu mu ben gibi? Ey hasretiyle ölümü yaşatan ,ey bakışıyla yürekleri dağlayan, Kaç kişinin canını yaktın ben gibi? ...Artık s...