** Tatlış şarkıya da bakalım değil mi tatlışlar ^^
Seo in guk görünce beni louie den dolayı bir gülme alsa da çevirisine özellikle bakıp eklediğim bir şarkı siz de bakın o yüzden dfjnf **
Saatlerdir aynı evde olmamıza rağmen Luhan'ın yüzünü dahi görememek sinirimi bozduğu için yatakta sürekli dönüp duruyordum. Geceleri en son onun yüzünü görerek uyumaya öyle alışmıştım ki şimdi görmeden bir türlü uyku tutmuyordu ve dahası karşımdaki odadayken onunla sarılarak uyuyamamak da ekstra dertti. Sırf onu özlediğimden bile yanına gitmek için bir bahane arıyordum ama işe bakın ki o da ortalıkta yoktu, bulamıyordum.
Bu yüzden de sinirle üzerimdeki yorganı tekmeleyip saçımı karıştırdığım sırada kapının tıklatıldığını duymuş ve Luhan olduğunu tahmin ettiğim için durup konuşan sese dikkat kesilmiştim.
"Sehun, uyudun mu? İçeriye girebilir miyim?" Luhan'ın sesini duymamla beraber onu düşünmekten uyuyamadığımı anlamasın diye önce yorganı düzelttim hemen ardından da bozduğum saçlarımı daha düzgün bir dağınıklığa getirip kısık sesle konuşmaya başladım. Bunların hepsi uykudan uyandığımı düşünmesi içindi. Ha, bir de baygın bakarsam tamamdı bu iş.
"Uyandım, girebilirsin." Seslenmemin üzerine kapıyı yavaşça açılıp içeriye solmuş bir benizle Luhan girdiğinde yerimde doğrulup endişeyle yüzüne baktım. "Luhan, bu halin ne? Neyin var?"
"Dışarıda çok yağmur yağıyor ve ben... Biliyorsun ki korkuyorum. Yani... Yağmur geçene kadar burada durabilir miyim?" Benim son derece işime gelen bir şeyi teklif ettiğinde tam cevap verecektim ki benden önce davranıp telaşla ekledi. "İstersen sen uyumaya devam edebilirsin, kesinlikle uyanık kalmak zorunda değilsin. Ben şu koltukta yağmur bitene kadar bekleyebilirim. Yani, tabii izin verirsen."
"Ne koltuğu, Luhan? Buraya gel..." Luhan'ın uzun ve utangaç açıklamasından sonra yorganı kaldırıp yanımı işaret ettiğimde başta dudağını ısırarak etrafına bakmış ve sonunda pes edip dayanamayarak yanıma yerleşmişti. Yatmak yerine sırtını yatak başlığına dayadığı sırada ben de tamamen doğrulup onun gibi oturdum ve yan dönerek yüzüne bakınmaya başladım. Sanırım onu birazcık özlemiştim.
"Bana doğru hiç bakmayıp, yanıma gelmekte tereddüt ettiğine göre hala kızgınsın ve yağmur geçince gideceksin?"
"Aslında sana hiç kızgın değildim. Sadece hayal kırıklığına uğradığım için kırılmıştım ama o da geçeli saatler oldu diyebilirim." Luhan hala yüzüme bakmadan söylerken derin bir nefes alıp mutlulukla gözlerimi yumdum. Mutlu olmuştum çünkü benimle konuşmadığında zaman işkence gibi geçiyordu ve ayrıca sonunda onunla konuşabilecek, tekrar yanımda durmasını sağlayabilecektim.
"Bunu duyduğum için rahatladım." Cevabıma karşılık olarak Luhan'ın hiçbir şey söylememesi üzerine aramızda bir süre sessizlik olmuştu. Fakat bu sefer bunu ilk bozan ben değil de, Luhan'dı. Belli ki o da bu tavır alma işini daha fazla uzatmak istemiyordu.
"Makarna çok lezzetliydi. Ama ben senin yemek yapamadığını sanıyordum?"
"Yani, aslında çoğu insana göre makarna bir yemek sayılmıyor ama bence yemek tabii. Ve sadece internetten baktım, yoksa hala yapamıyorum. Sen bu işte daha iyisin." Söylediğim şey ile beraber boğazını temizleyip bana burnu havada bir edayla bakmaya başlamıştı.
"Eh, buna itiraz edemeyeceğim. Yıllardır yalnız yaşayan biri olarak ben çok daha iyiyim. Fakat aylardır Jongin yüzünden doğru düzgün yemek yapmadım ve bana iş yaptırmadığı için de tembelleştim." Luhan kullandığı ismi son anda fark edip gözlerini büyüterek etrafına baktığında ciddileşip iç çektim. O ise yüzümün düşmesiyle yeniden konuşmuştu. "Sanırım kullanmamam gereken bir cümle kurdum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANUNCIO
FanfictionÇünkü bu resmen 90+3'de atılan ve kaderi değiştiren korkunç bir goldü.