24. Bölüm - Birbirimizin hayatlarına karışma yetkisine sahip değiliz

5.3K 447 182
                                    

**Şarkıya ve sözlerine de bakalım değil mi tatlışlar ^^ **

**** (SEHUN)

Kolumdaki saate belki de 100. kez tekrar baktığımda yavaş yavaş kafayı yemeye başladığımı hissediyordum. Luhan saatlerdir neredeydi, kiminleydi ve neden aramalarıma cevap vermiyordu diye düşünmekten cidden bu seviyeye ulaşmam yakındı.

Aslında başına bir şey gelmiş olmasından da korkmuştum ve bu durumda çoktan onu aramaya başlamış olmam gerekirken **Endişelenmene gerek yok, ben iyiyim. Sadece arkadaşlarımla buluştum** diye mesaj atması bu hareketimi de engelliyordu.

Sahi kimdi o arkadaşları? Luhan onunla tanıştığımdan beri fazla arkadaşı olmadığını ve olanların da farklı yerlerde yaşadıklarını söylüyordu. Onun burada arkadaşı olarak sayılabilecek yalnızca ben ve bakıcı bozuntusu vardık. Ben onunla olmadığıma göre geriye korksam da tek bir seçenek kalıyordu ki o da Jongin'di. Ve bu da epey korkunçtu.

"Sehun, iyi misin? Neden saate bakıp duruyorsun?" Ama asıl korkunç olan onun Jongin ile olması değildi. O Jongin ile takılırken benim burada elim kolum bağlı bir şekilde Hye Jin'in zoruyla kendime evimde film izlemeye zorlanmış olmamdı. Bu benim için daha korkunçtu çünkü şu anda yanımda sadece Luhan'ı istiyordum. Sabahtan beri yüzünü görmediğim ve konuşmadığımız için onu özlemiştim haliyle.

Aslında özlediğim için arayıp sesini duymayı şirketteyken ciddi ciddi düşünsem de Hye Jin ile akşam yemeğe çıkıp, onu yalnız bırakacağım gerçeğini düşününce vicdan azabı çekip yapamamıştım. Hem ona akşam gelmeyeceğim diyerek, hoşuna gitmeyecek sebebini belirtmek haksızlık olur gibi geliyordu hala.

"İyiyim."

"Filme odaklanmıyorsun. Ne düşünüyordun?" Tabii ki Luhan'ı düşünüyordum. Onu ne kadar özlediğimi ve onun şu anda Jongin ile olduğu gerçeğinin beni deli ettiğini...

"İşle alakalı şeyler işte..." Cümlemi bitirir bitirmez kapıdan gelen sesle birlikte başımı o tarafa çevirip, Hye Jin'in ne dediğini duymazdan gelerek içeriye girecek kişiyi bekledim. Gelebilecek iki kişi vardı. Ya Dahyun ya da Luhan... Ama o kişi Luhan olmak zorundaydı, delirmemem için Luhan'ın içeriye girmesi şarttı ki nitekim öyle de olmuştu.

Luhan'ın eve girdiğini görür görmez hızla ayağa kalkıp yanına doğru ilerledim. Ona her ne kadar nerede olduğuyla ilgili kızmayı düşünsem de soğuktan kızaran yanak ve burnuna bakıp aklımda olan tüm senaryoları silmiş ve sakin bir sesle konuşmuştum.

"Neredeydin bu soğukta? Şu haline bak, kıpkırmızı olmuşsun..." Endişeli bir şekilde sormam üzerine Luhan hafif tebessüm edecekken omzumun üstünden ilerideki kız arkadaşımı görmesiyle aniden ciddileşti. Ve soğuk bir tavır takınıp ayakkabılarını çıkarırken mırıldanmıştı.

"Arkadaşlarımla olduğumu söylemiştim. Merak etme, bebek de ben de iyiyim ve alkol falan da almadım." Sesi soğuk ve tavırlı gelirken ona cevap vermek üzereydim ki Hye Jin yanımıza gelip bilmiş şekilde çıkan sesiyle konuşmayı böldü.

"Ağh, Luhan sen mi geldin?" Luhan yapmacık samimiyetle sorulan bu soruya cevap vermeden sadece boş boş onun suratına bakmıştı haklı olarak çünkü fazlasıyla gereksiz bir soruydu bu. Hye Jin ise yüzündeki samimiyetsiz gülümsemeyle Luhan'ı baştan aşağıya süzüp kınarcasına bir bakış takınarak eklemişti. "Beklediğimden çok daha fazla kilo almışsın... Bu halin ne ya 9 aylık falan mı oldun sen?"

"Belli ki hamilelik hakkında hiçbir fikrin yok. En azından konuşarak bilmediğini belli etmeseydin keşke..." Luhan, Hye Jin küçümsemesine karşı altta kalmayıp fazlasıyla yerinde bir cevap verdiğinde bu hoşuma gittiği için gülmek istemiştim fakat yapmadım, yapamadım. Çünkü bu ortalığı kızıştırmak gibi olurdu hem zaten Hye Jin bozulmuştu ve ben de gülersem tepkisi epey zor olabilirdi.

ANUNCIOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin