**Şarkıyı başlarını okurken dinlemeseniz bile dediğim kısımda mutlaka açın çünkü olayın ana kahramanı bu şarkı. İyi okumalar ve dinlemeler ^^ **
Kafeden içeriye girip gözümle etrafı Dahyun'u bulabilmek için taradığımda bu çok da büyük olmayan mekanda onu görememiştim. Henüz gelmemiş olma ihtimali de var olduğu için nerede olduğunu sormak adına telefonumu çıkarıp prensesi aradım.
"Alo, Dahyun?" kısa bir çalıştan sonra telefon açılıp seslenmeme karşılık bulduğumda hattın diğer ucundan üzgün bir ses işitmiştim.
"Luhan, özür dilerim. Ama benim biraz işim daha var okulda. 1 saat falan sonra gelirim sen de o zamana kadar seni tanıştıracağım arkadaşım Jackson ile beklesen olur mu?" Çaresiz bir şekilde mırıldanırken omuzlarımı düşürüp onayladım. Çünkü görünen o ki başka çarem yoktu hem zaten bana da yeni insanlarla tanışmak iyi gelebilirdi.
"Peki, tamam. Benim için sorun değil ama bu özel arkadaş Jackson'ı nasıl tanıyacağım?"
"Sarı saçları var ve çok da uzun boylu sayılmaz. Ha, bir de inanılmaz yakışıklı... Bu arada o da Çinli yani Çince konuşursan anlayacaktır." Sarı saçlı dediğinde bunun belirgin bir özellik olacağını düşünüp yeniden gözlerimle etrafı taramış ve koca kafede bir tane görmemle beraber yanına ilerlemiştim. Dahyun'un dediği üzere Çinli olduğu için de anadilimde konuşup emin olmam gerekiyordu.
"Merhaba. Jackson?"
"Luhan?" Emin olmaya çalışırcasına sorduğunda gülümseyip karşısına oturdum ve Dahyun'a kısa bir açıklamada bulundum.
"Onu buldum, Dahyun. Gelince görüşürüz, dikkatli ol."
"Tekrar üzgünüm, Luhan ve görüşürüz." Dahyun ile yaptığım görüşmeyi sonlandırdığımda benden hala bir tepki bekleyen karşımdaki çocuğa odaklanmıştım.
"Evet, ben Luhan. Sen de Dahyun'un arkadaşı Jackson olmalısın?"
"Evet... Şey, arkadaşı diyebiliriz sanırım." Utangaç bir şekilde söylediğinde tek kaşımı merakla havalandı.
"Bu şekilde biraz erken olacak ama konuyu sen açtığına göre sorgulamam gerekiyor gibi hissediyorum. Dahyun için nasıl bir arkadaşsın?" Sorduğum soru üzerine sanki benden çekiniyor gibi masada duran elleriyle oynamaya başlamıştı. Bakışlarını da kaçırdığına göre muhtemelen tepkimden korkuyor ve ona karşı sert olacağımı düşünüyordu.
Hadi ama! Ben Sehun değilim ki ona karşı sert ve kız kardeşini paylaşamayan kıskanç abi rolünü oynayayım. Bu karakter benim değil aşık olduğum huysuz adamın karakteriydi. Ben burada sadece herkese karşı olduğum gibi ona karşı da ılımlı ve anlayışlı davranırdım o kadar. Yani, elbette yanlış veya Dahyun'u üzecek bir hareketini görürsem durum farklı olurdu ama şu an için efendi birine benziyordu.
"Dahyun ne kadarından bahsetti bilmiyorum ama... Erkek arkadaşıyım." İtirafı tahminimde yanılmadığımı gösterirken içten bir şekilde gülümsemiştim. Ve tavırlarından anladığım kadarıyla ilişkilerinin boyutunu muhtemelen Dahyun geldiğinde söyleyeceklerdi ama erken olması da sorun değildi. Çünkü çoktan anlamıştım ki zaten anlamamak için de aptal olmak gerekirdi.
"Anladım. Peki, ne zamandan beri?" karşımda sanki her an bayılacakmış gibi gergin bir şekilde terlediğini görünce gülümsememi genişletip kolunu pat patladım. "Endişelenmene gerek yok. Ben Dahyun'un abisi değilim ve sert bir tepki de vermem. Ama kendisi benim için kız kardeşim gibi olduğundan elbette ki tavırların önemli. Yine de karşımda gerilip, heyecanlanmana gerek yok."
"Bir haftadır aslında ve abisi... Çok mu sert tepki verir?" dudağını dişleyerek sorduğunda başımı yana eğip dudak büzdüm.
"Yani... Dahyun abisi için epey kıymetli biri haliyle de işin zor. Ama eğer seni severse büyük sorunlar çıkarmayacaktır. En azından bu durumu kabullendikten sonra..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANUNCIO
FanfictionÇünkü bu resmen 90+3'de atılan ve kaderi değiştiren korkunç bir goldü.