41. Bölüm - Part 1 - Artık beni meleklerim gülümsetecekti

4.6K 389 99
                                    

** Medyanın  güzelliğiyle aşk yaşıyorum ♥

Şarkı: Hyorin come a little closer**

 **** (LUHAN)

Belimden aşağıda hissettiğim sızılar yüzünden gözlerim kapalı bir şekilde yüzümü buruşturduğumda bir yandan da ağzımdan engelleyemediğim cılız bir inlemenin döküldüğünü duyabiliyordum.

Uyumadan öncesine dair en son hatırladığım şey, şiddetli sancılar çekip kanlar içinde yere yığıldığım gerçeğiyken şu anda neredeydim ya da gözümü açmak neden bu kadar zordu hiç bilmiyordum. Sadece acıyı şimdi bile hissederken hala yaşıyor olmalıydım. Yani, sanırım.

O anda aklıma gelen sancı sebebiyle yüzümü daha da buruşturdum çünkü bunun sonucunda kızıma bir şey olmuş olabilirdi. Sahi Hayun nasıldı acaba? Yaşıyordu, değil mi? Yaşamalıydı çünkü eğer onu koruyamadıysam ben de gözlerimi açmamayı tercih edebilirdim.

Ama gözlerimi açmanın zor geldiği şu anlarda ona neler olduğunu bilmiyordum ve gözlerimi açıp kendime gelmeden de öğrenemeyeceğimden emindim. Kızımın hala yaşadığını öğrenmek, onun varlığını elimi karnıma koyarak hissetmek için kendime gelmem şarttı. Hem bir de Sehun gerçeği vardı ki onu -eğer sancılandığımı öğrendiyse- endişelendirip korkuttuğumdan emindim.

"Sehun..." Kendimi zorlayıp gözlerimi yavaşça açarken ağzımdan bilinçsizce sevdiğim adamın ismi dökülmüştü. Aklım karmakarışıkken onun adını nasıl zikretmiştim bilmiyordum ama belki de onu yanımda hissetmek istediğim için bir anda söyleyivermiştim işte.

"Luhan?" gözlerim tamamen açılıp bakış açıma beyaz bir tavan girdiğinde adımı Sehun'un ağzından duymadığımı fark edecek kadar bilinçliydim. Yani algılarımda herhangi bir sorun yoktu, bu ses Jongin'e aitti.

"Buradayım, güzelim." Fakat tam da o anda duymayı istediğim sesi işitmemle beraber gözlerimi sakin bir şekilde bir kez kapatıp açmış ve bir anda görüş açımda o kusursuz yüz hatlarını bulmuştum. "Nihayet kendine geldin. İyisin, değil mi?" eğer karnımdaki çok şiddetli olmasa da ben buradayım diyen sızıları saymazsak evet, iyiydim. Kızım da karnımda iyiyse eğer çok daha iyi ve huzurlu olabilirdim.

Hayun'u hissedebilmek adına elimi karnıma attığımda hem içimdeki varlığını hem de dışımdaki kocaman karnımı hissedemediğim için bir anda panikle doğrulmaya çalıştım. Fakat bu sadece ağzımdan acı dolu bir sesin çıkıp Sehun'un beni aniden durdurmasına sebep olmuştu.

"Se-Sehun, Hayun... O-Onu hissedemiyorum. Ne oldu... Ona? Lütfen... Bir şey olmadı de..." gözlerim aklıma gelen kötü düşünceler yüzünden dolarken uyandığımdan beri ilk kez konuştuğum için titreyen sesimle beraber çaresizce Sehun'a bakarak sormuştum. Benim endişe ve korku dolu tepkilerime rağmen onun yüzündeki büyük gülümsemesi beni korkmamam gerektiğini düşünmeye itse de kendime engel olamıyordum.

O sırada her an ağlamaya hazır bir halde Sehun'a bakarken Jongin'in odadan çıktığını fark etmiştim ama bunu şu an için umursamaktan fazlasıyla uzaktım. Çünkü düşünebildiğim ve umursadığım tek şey kızımdı. "Cevap ver, lütfen..."

"Ben kazandım." Sehun beklediğim cevaplardan oldukça farklı bir şey söylediğinde kaşlarımı çattım.

"Ne?"

"Kızımız, Hayun... O senin küçük bir kopyan gibi." duyduğum cümleyi bir süre boş boş bakarak algılamaya çabaladıktan sonra söylediğini idrak edebildiğimde dolu olan gözlerimden yaşlar yavaş yavaş akmaya başlamıştı.

"Ha-Hayun... Doğdu mu? O iyi mi?" Sehun bana cevaben gülümsemesini daha da genişletip başını sakin hareketlerle salladı.

"Endişelenme erken doğan bir bebek için oldukça sağlıklı ve... Onu görmen lazım, Luhan. Çok güzel ve büyüleyici... Tıpkı senin gibi." Sehun yatağımın kenarına oturup avcunun içine aldığı ellerime öpücük kondurmuş ve tekrar mırıldanmıştı. "Elleri bile öyle minik öyle güzel ki... Hala bizim küçük kızımızı canlı canlı görebildiğim gerçeğine inanamıyorum."

ANUNCIOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin