** Bir vip olarak çıldırdığım şu iki üç günde siz de bu mükemmel şarkıyı dinleyin gerçekten pişman olmazsınız çünkü buram buram bigbang kalitesi kokuyor. 3 şarkımızı da sevin sevdirin. İyi dinlemeler ve okumalar ♥
**** (LUHAN)
"Sanırım, çok yemekten öleceğim." Karnımı tutarak söylediğim şeyden sonra Sehun gözlerini yoldan kısa bir an çekip bana 'ben demiştim' bakışı atmıştı. "Bakma öyle... Çok açtım. Hem iki kişilik yediğimi de söylemiştim."
"Bir şey demedim, tamam. Sadece rahatsızlanmanı istemiyorum." Önüne dönüp tebessümle söylediği şeye basitçe omuz silktim. Çünkü beni yeteri kadar tanımadığı için bilmediği bir detay vardı. Ben hamburgere bayılırdım ve her ay kendime bu şekilde bir ziyafet düzenlerdim.
"Bu ilk kez böylesine çok yiyişim değil endişelenme iyiyim, ben. Hem hazmetme konusunda da oldukça başarılıyımdır. Mesele seni Hye Jin ile öpüşürken gördüğümde de kolayca hazmedebildim." Ağzımdan çıkan cümlenin çok sonra farkına vardığımda nasıl böyle bir aptallık yapabildiğimi bilmiyordum. Tanrım, ne düşünüp de söylemiştim ben o son cümleyi?
"Ne demek bu?" Sehun ciddi bir şekilde konuşup bakışlarını bana döndürdüğünde dudağımı ısırıp kendime içimden sağlam bir şekilde sövdüm. Çünkü dikkatsizliğimle bunu kesinlikle hak etmiştim.
Şimdi yeterince yalanlar söylememişim gibi bir de durumu kurtarmak adına yalan söylemek zorunda kalacaktım. Aslında Sehun'un yanında her zaman temkinli olsam da ilk defa boşluğuma denk gelip söylememem gereken şeyleri söylemiştim işte.
"Y-Yani... Demek istediğim... Çabucak unutabiliyorum. Unutmam gereken şeyleri... Senin özelin de öyleydi. Yani, sevgilini öpmen özel bir durum ve bu unutmam gereke-"
"Luhan, tamam. Sakin ol, ben senin ne demek istediğini anladım." Sehun gülerek panik halime son verdiğinde rahatlayıp, ona çaktırmadan tuttuğum nefesi salmıştım. Hemen ardından Sehun'a bakıp yapmacıklığını sadece benim anlayacağım şekilde gülümsedim. Tanrım... Az kalsın kendimi ele verecektim.
****
Eve gelir gelmez kendimi koltuğa attığımda Sehun da bizden önce gelen alışveriş paketlerimizi boş odalardan birine götürüyordu. Ben koltuğa yayılmayı seçip tüm poşetleri ona bıraktığım için biraz kötü hissetsem de yorgun hissediyor olmam bundan daha ağır basmıştı.
Hem zaten belim ağrıyıp bacaklarım sanki günlerdir yürüyormuşum gibi sızlarken tek düşünebildiğim kendimi bencilce bir yerlere bırakmaktı. Çünkü normal şartlarda yürümeyi seven biri olarak bugün birkaç saat ayakta durmuş olmak bile beni felaket yormuştu ve bunun tek bir nedeni vardı o da karnımdaki yaramaz ufaklıktı.
O anda başımı eğip beni yoran ufaklığı karnımı okşayarak severken Sehun da poşetleri bırakıp yanıma geldi.
"Jongin duştaymış." Sehun'un söylediğine halim olmadığı için başımla onay verdikten sonra belimi tutarak gerinmeye çalışmış ve başarısız olunca da acıyla suratımı buruşturmuştum.
"İyi misin?" endişe dolu sorusuna omuz silkip mırıldandım.
"Bu kadar gezmek iyi gelmedi sanırım. Biraz yoruldum."
"Belin mi ağrıdı?" Bacaklarımı sehpaya uzattığımda söylemesinin ardından ona dönüp gülümsedim.
"Belim bir süredir ağrıyor zaten sadece şimdi biraz arttı. Sorun değil yani." Sehun söylediğim şey üzerine kaşlarını çatıp bir süre öylece sessiz kalmış ve ardından aniden yanımdan kalkıp gitmişti. Fakat tuvalete falan gittiğini düşünerek üzerinde durmamayı seçtim. Sehun'un odadan çıkması üzerine ben de kumandaya uzanmış ve televizyonda neler var diye gezinmeye başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANUNCIO
FanficÇünkü bu resmen 90+3'de atılan ve kaderi değiştiren korkunç bir goldü.