İlk gün seçmelerden sonra okul genelinde ünüm yayılmaya başlamıştı. Nasıl olduğu hakkımda pek bir bilgim olmasa da, orada o gün bizi dinleyen insanların yaydığını düşünüyordum. Neyse ki beni fazla rahatsız etmiyorlardı.Bir de şu orkestra işi vardı. O gün oradan çıkar çıkmaz bir öğrenci yanıma gelip adımı, bölümümü, yaşımı ve numaramı alıp gitmişti.
Alarmım 4.kez çalarken tekrar ertelemeyi düşünmüştüm fakat bugünün Cuma olduğunu kendime hatırlatarak alarmı kapatıp yatakta doğruldum. Güneş ışığına inat açılmayan gözlerimi ovuşturdum ve yavaşça araladım. Bu odaya yarın siyah bir perde almayı düşünmeliyim ama hangi parayla?
Ha, işte bir de bu vardı. Yarın iş aramaya başlasam iyi olurdu; babamların bana verdiği paranın suyu çekmeden önce bu işi halletmek en doğru karar diye geçirdim içimden.
Yatağımdan kalktım ve banyoma ilerleyip günlük işlerimi hallettikten sonra giysi dolabımın karşısına geçip elime beyaz bir tişört ve puslu gri bir yırtık kot aldım. Kıyafetlerimi üzerime geçirip makyaj masasından portakal aromalı dudak kremimi alıp sürdüm. Saçlarımı da salaş bir örgü yapıp topladıktan sonra siyah topuklu botlarımı ayağıma geçirdim. Çantama birkaç eşya koyarak odadan çıktım.
Mutfağa ilerleyip her zamanki tostumdan yaptım. Tostumu afiyetle yerken dış kapıya doğru ilerleyip dışarıya çıktım.
Kampüse 15 dk kadar yürüdükten sonra ulaştım. Kafeye doğru ilerledim ve bir kahve alıp masalardan birine oturdum.
Kahvemi yudumlarken bir yandan da çantamdan çıkardığım notalara bakıyordum.
"Hayır Umut, bunu anlarlar hemen." hemen yan masada konuşan erkekli kızlı grup tüm dikkatimi dağıtmıştı. Konuştukları şeyi önce umursamamaya çalışsam bile merakıma yenik düştüm ve daha dikkatli dinledim.
"Saçmalama diyorum sana. O yarışma çok önemli, arabanın bozulması durumu; onları bitirir." dedi arkası bana dönük olan kız.
"Zaten biz de onu istemiyor muyuz Melis! Yoksa sen, meleklerin en siyah olanına aşık mı oldun?!"
Meleklerin en siyah olanı... Aklımda tekrar eden bu kelimeler bir kaç saniye sonra konuşmaya başlayan çocuk yüzünden bir sis bulutu olup kaybolmuş ve tüm dikkatimi ona vermemi sağlamıştı.
"Siyah Melekler hiçbir zaman arabalarını kontrol etmeden gitmezler yarışa. Ne zaman yapmayı planlıyorsun Umut?!" demişti hemen çaprazımda oturan esmer çocuk.
"Yarış başlamadan hemen önce tamircilerin arasına sızıp bu işi benim yerime halledecek biri var elbette." son sözleri buydu Umut dedikleri çocuğun. Zaten sonrasında kalkıp gitmişlerdi.
Aklım hala söylediklerine takılmıştı. Ne demişti o Umut denen çocuk meleklerin en siyah olanına...
Ya peki diğeri? Esmer olan ne demişti. Siyah melekler... Onlar da kim? diye geçirdim içimden. Bir grup? Her kimse onlar adına hiç iyi olmayacağı kesindi. Aklımda hala bu düşünceler varken yanıma oturup bana el kol yaparak anlayamadığım bir şeyler söyleyen koyu renk saçlı, koyu renk gözlü, kaşında piercing olan bu çocuğu fark etmemiştim. Düşüncelerime sarı bir şerit çekip dikkatimi çocuğa verdim ve dediklerini algılamaya çalıştım.
"Selam dalgın kız, ben Ziya." eline bana doğru uzattı. Bir uzattığı eline bir ona baktım ve sonunda elini sıkmayacağımı anlayınca geri çekti ve peki dercesine başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK'İN SENFONİSİ (Tamamlandı)
Ficción General"Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçer sanacaksın ama şunu bil ki kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçmeyecek..." • "Öldürüyorsun beni." dedi alnı alnımda, nefesi dudaklarımdaydı. "Öleceksin." dedim grimsi gözlerine bakarken. "Seni seviyorum ama se...