"Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçer sanacaksın ama şunu bil ki kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçmeyecek..."
•
"Öldürüyorsun beni." dedi alnı alnımda, nefesi dudaklarımdaydı.
"Öleceksin." dedim grimsi gözlerine bakarken. "Seni seviyorum ama se...
Teoman - Güzel Bir Gün (Paramparça Senfoni) Koda - No Turning Back Duman - Bal Fleurie - Breathe 〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰 Abis, deniz veya okyanuslarda güneş ışığının ulaşamadığı en derin kısım. Yunanca "Abyssos: dipsiz" kökenli. 🖤🔪🖤🔪🖤🔪🖤🔪🖤🔪🖤🔪🖤
"Saman altından su yürütüyorsan, samanı ıslatmamayı bileceksin. Çünkü, ıslanırsa kokar ve yerini belli eder."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Karanlığı düşünün, gözlerinizin hiç görmediğini...
Duymadığınızı düşünün, tatmadığınızı veyahut koku almadığınızı...
Kısaca hayattan soyutlandığınızı ve ondan zevk almadığınızı düşünün. Şakadan bazı şeyler yolundaymış gibi davrandığınızı...
Zor, değil mi? Acı verici?
Ha işte, durun orada. Ne demiştim? Acı verici...
Acı, insanın şu çirkin dünyanın pis havasını soluduğunda hissettiği ilk ve bu dünyaya veda ederken hissedeceği son duygudur.
Başlangıç ve sonlar hep acı vericidir. Ne zaman geçecek peki? Asla. Çünkü hiçbir şey geçmez, yalnızca sineye çekilir ya da alışılır. En kötüsü de budur zaten, alışmak.
İnsanoğlu her şeye alışmaya mahkumdur. İsteseniz de istemeseniz de adaptasyon denilen bu bilimsel kavram aslında her şeyin çözümü.
Zaman, zalim bir imparatordur ve bizler de onun eğlence oyuncakları. Zalim imparator isterse her şeyi bir ahenkle ilerletir, isterse oyunu bozar ve buna bizler alışmak durumunda kalırız.
Ölüme alışırsınız, gidene, ihanete, insanlara, çevreye ve en kötüsü de sevmeye alışırsınız ve sevdiğinizi kaybetmekten korkarsınız.
İşte bunu fark eden o zalim imparator en çok da insanoğlunu bu silahıyla vurur, en güçlüsüyle...
Sevda...hani şu sevip de kavuşamayanların hikayesi, bizimkisi.
***
"Ares! Arabanın anahtarlarını aldın mı?" diye seslendim içeriye doğru.
"Bende, hadi artık çıkmamız gerekiyor." diye yakındı içeriden.
"Geldim."
Odamızdan çıkıp dağ evinin giriş holüne giderken çevreme iyice bakındım ve düşündüm, her şey daha farklı olabilir miydi diye, ya da belki de daha farklı bir hayatta tanışırdık, daha farklı hayatlar yaşardık, kim bilir.
Uzun kollu kırmızı elbisemin etekleri yere sürünüyordu fakat elbisemin iki bacak kısmında da yırtmaç olduğundan bu durumdan pek de rahatsız olmuyordum. Saçlarımı yarısı açık kalacak şekilde toparlamış ve uçlarını kıvırmıştım. Yüzüme hafifçe bir makyaj yapmış dudaklarıma yalnızca dudak kremimi sürmekle yetinmiştim ve görünüşümü tamamlamak adına yalnızca minik pırlanta küpelerimi takmıştım.