James Bay - Please Don't Go
〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰2 sene önce...
Bugün o'nun, Ateş'in, bu kötü ve arsız dünyada beni yalnız bırakmasının ardından ölüm gibi geçen ilk ay. Ateş...
O, benim ruhuma ve bedenime sahip olabilmiş tek kişi...kişiydi...
Ruhumu, duvarları yosun tutmuş, içerisine ışık sızmayan zindandan kurtarmış ve beni her yönden; fiziken ve ruhen değiştirebilmiş, hayatımı adadığım sevgilim...sevgilimdi...
Kehribar rengi gözleri, isminin anlamı gibi insanı içten içe kavurur ya da içini ısıtırdı. Öfkeli bir bakışı ortalığı yakıp yıkar, bir içten gülüşü insana her şeyi yaptırabilirdi.
***
1 ay, 12 saat, 8 dakika, 23 saniye...24, 25, 26...
Göz pınarlarımın kurumuş olmasına rağmen akmaya devam eden kanlı gözyaşlarım, acı, yalnızlık ve öfkeyle birleşince insanın ruhunu saniyeler içinde öldürebiliyordu. Ona kızgındım, çünkü, beni bırakmayacağına, gidecekse de beraber gideceğimize söz vermişti. Lakin sözünü tutmadı.
Yalnızdım, çünkü, beni yalnızlığın karanlık zindanlarından o kurtarmıştı. Ya onunla var olacaktım ya da onunla yok...
Evet şu anda gerçek dünyada yalnız değildim; yanımda ailem, arkadaşlarım vardı fakat yine o yoktu.
Oturduğum bankta ben ve iç sesim yalnızdık. Gri hırkamın kapüşonunu başıma çekmiş ağlamakta olan gökyüzünün dinmek bilmeyen göz yaşlarında ıslanıyordum. Her zaman buluştuğumuz ön tarafı deniz, arka tarafı orman olan bu bankta, bir aydır boş olan sağ tarafıma baktım yine; 'acaba geldi mi?' diye. Ama o yoktu. Kahkahaları yoktu.
Bir insanın gülüşü sevilir mi?
Ben sevdim.
Yalnızlığım ve ben bu tahta bankta oturuyoruz hala. Sıkılmıyorum onu beklemekten, bir umut ediyorum, belki bana koca bir eşek şakası yapmıştır ve birazdan onu sonlandırmaya gelecek, bana sımsıkı sarılıp o güzel, sevdiğim gülüşlerinden birini baş edecek diye.
Gözlerimi umudu körelmiş, ona hayat katan güneş tarafından terk edilmiş denize dikmiştim. Sadece bakıyordum. Ardından boş bakan gözlerimi tahta bankta sağ tarafımdaki yazıya çevirdim.
MİRAT...
Mira ve Ateş'in birleşimi ve bizi ifade eden sözcük...
Ayna...
Bir müzik sesi ve ardından cebimde hissettiğim titreşim. Elimi sırılsıklam olmuş pantolon cebime götürdüm ve arayana baktım.
Ela arıyor...
Derin bir nefes aldım, benim gibi yalnız olan bu denizden ve yağmurdan ıslanmış topraktan. Önce açmamayı düşündüm fakat sonra vazgeçip telefonda cevapla tuşuna basarak kulağıma götürdüm.
" Neredesin Mira? Her neredeysen bizim kafeye gel, arkadaşlarla birlikte oturuyoruz."
"..." Sessizlik...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK'İN SENFONİSİ (Tamamlandı)
Ficción General"Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçer sanacaksın ama şunu bil ki kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçmeyecek..." • "Öldürüyorsun beni." dedi alnı alnımda, nefesi dudaklarımdaydı. "Öleceksin." dedim grimsi gözlerine bakarken. "Seni seviyorum ama se...