Adamlar - Hepinize El Salladım
〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰Hiç, sinirden bir yeri dağıtmak, birilerini pataklamak ya da delice bağırıp çağırmak istediğiniz oldu mu?
'Oldu' dediğinizi duyar gibiyim.
Hep filmlerdeki gibi masayı kollarımı hunharca sallayarak dağıtmak istemişimdir. Hatta tam şu an da bu eylemi gerçekleştirmek üzereydim.
Koca masada, on iki kişi, oturmuş sanki 'hiç bir sıkıntı yokmuş' gibi içeceklerimizi içerken Uygar ve Nil'in beni 'boş bahaneleriyle' sakinleştirme çabalarını dinliyordum. Boğaç ve Dilara ise hem birbirlerine küs oldukları hem de benden korktukları için diğerleri gibi sadece konuşmaları dinliyorlardı.
"...sonra işte dediğim gibi, senin vereceğin tepkiden korktuk Mira." diye 'bahanelerinin bittiği yerde' son noktayı koydu Nil.
Tüm bakışlar bana döndüğünde derin bir nefes alıp verdim ve içmekte olduğum kahvemden son yudumumu alıp fincanı masaya sakince bıraktım. Yerime geri yaslanıp bakışlarımı Nil'e odakladığımda yerinde rahatsızca kıpırdandı, çünkü biliyordu, bu tavırlarım hiç hayra alamet değildi.
Boğazımı temizledim ve ellerimi masanın üzerinde birleştirip konuşmak için dudaklarımı araladım.
"La brebis morte n'a plus peur du loup."
Nil duraksadı; hatta nefes almayı bıraktı diyebilirim. Bunu fark eden diğerleri bir bana bir Nil'e baktılar. Nil dediğimi anlamıştı. Annesi Fransız olduğu için kendisi de anadili gibi biliyordu Fransızcayı. Fakat anlaşılan tek bilen biz değildik.
"Ölü kuzu kurttan korkmazmış." diye mırıldandı Ares. Bakışlarımı ona çevirdim; sağ çaprazımda oturuyordu.
Gözlerimiz kesiştiğinde kendime hakim olup bakışlarımı kaçırdım; çünkü şu an şu durumda onun gri dünyasına dalamayacak kadar sinirliydim.
"Bebeğim, iyi misin? Nil?" Uygar, Nil'i hafifçe sarsarken Nil olduğu yerde put gibi durmuş, bir heykelden farksız bir şekilde, bana bakıyordu.
Bu olayın beni ne kadar sinirlendirdiğinin farkındaydı. Onu düpedüz tehdit etmiş ve bunu yaparken hiç mi hiç tereddüte düşmemiştim.
Bana ne olmuştu böyle? Tekrar eskiye mi dönüyordum? Kesinlikle!
Sandalyemi sesli bir şekilde geri iterken herkesin bana odaklanmasını sağlamıştım. Ayağa kalktım ve tam karşımda Uygar ile Dilara'nın arasında oturan Nil'e odaklanmış bir şekilde, ona doğru ilerleyip tam arkasında durdum. Elimle Uygar'ın ellerini itip ellerimi Nil'in omuzlarına yerleştirirken kulağına eğildim.
"N'oublie pas d'où tu viens, Nil. Toute chose a sa fin." (Nereden geldiğini unutma, Nil. Her şeyin bir sonu var.)
Yerimde doğrulup hafifçe omuzlarını sıktım Nil'in ve sonra ellerimi çekip yerime geri oturdum. Nil önce irkildi ve sonra ben hariç her yere bakmaya başladı.
Kahvemden büyük bir yudum aldım.
"Be-ben bir la-lavaboya gideyim." kimseye bakmadan telaşla yerinden kalktı ve koşar adımlarla masadan uzaklaştı, arkasından da Dilara, izin isteyip Nil'in peşinden gitti.
Tırnaklarıma bakındım, 'bir araya maniküre gitmem lazım.' diye geçirdim içimden. Sonra omuz silkip kahvemi aldım elime, o sırada birçok bakışı üzerimde hissedince dudaklarıma götürdüğüm kahvemi geri masanın üzerine bıraktım ve hepsinin üzerinde gezdirdim bakışlarımı.
Sesli bir şekilde ofladım.
"Ne? Ne bakıyorsunuz?" ardından saatime baktım.
10.04
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK'İN SENFONİSİ (Tamamlandı)
Художественная проза"Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçer sanacaksın ama şunu bil ki kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçmeyecek..." • "Öldürüyorsun beni." dedi alnı alnımda, nefesi dudaklarımdaydı. "Öleceksin." dedim grimsi gözlerine bakarken. "Seni seviyorum ama se...