NF - Oh Lord
〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰2 sene önce... (devam)
Dıııt...dıııt...dıııt...
Duyduğum bu sesin yanımdan geldiğini anlamam çok uzun sürmemişti ama bir problem vardı ki; ışıkları kim söndürdü?
Aralamaya çalıştığım gözlerimi açmak için yeterli gücü kendimde bulamıyordum. Sadece duyduğum bu sesten nerede olduğumu anlamaya çalışırken burnuma dolan lanet hastahane kokusu yardımıyla çok uzun sürmeden anladım; HASTAHANE?! 'Benim burada ne işim var?' diye düşünürken bir kapının açılma sesi yanımdaki dıt'layan bu salak makinanın ritmine eklendi ve kısa birkaç saniyenin ardından aynı ses ile kapının kapandığını hissettikten hemen sonra lastikli hastahane terliğinin, tüyleri ürperten, gıcırtılı adım sesleri ilişti kulaklarıma. Yaklaştı...yaklaştı...yaklaştı...ve durdu.
"Mira, Mira beni duyuyor musun?" dedi bir kadın sesi. Ardından göz kapaklarımda bir dokunuş hissettim ve ardından bir göz yakıcı ışık belirdi...gitti...
Yavaş yavaş görüntüm netleşirken görüş açıma giren kısa saçlı, orta yaşlardaki kadına anlamayan gözlerle baktım. O da bakışlarımdan anlayıp daha ben dile getirmeden konuştu.
"Saatlerce, bu soğuk havada, yağmurun altında kalmışsınız ve buna ek olarak günlerdir bir şey yememişsiniz dolayısıyla vücudunuz yenik düşmüş. Buraya zamanında getirilmeseydiniz yüksek ateşten ölme riskiniz vardı."
"Bıraksalardı, ölseydim keşke." kendi kendime mırıldandım. Beni anlayamayan kadın kaşlarını sorarcasına kaldırdı ve bana doğru biraz eğildi.
"Afedersiniz, anlayamadım?" hemen bir yalan uydurdum. Aslında ölmek istediğimi onun yüzüne de söylerdim ama benim intihar girişiminde bulunup kendime bunu kasıtlı yaptığımı sanarak beni psikoloğa yönlendirebilir diye yapmadım.
"Beni buraya kim getirdi, demiştim." aslında bu soruyu zaten sormayı düşünüyordum, çünkü en son kapüşonlu yabancının bana doğru koştuğunu hatırlıyordum ve onun kim olduğunu merak etmiştim açıkçası. Kadın ben konuştuktan sonra hemen dikleşti ve gözlüklerini düzelterek cevapladı.
"Kendisi dışarıda, birkaç kontrol daha yaptıktan sonra çağırabilirim?" Başımı onaylarcasına salladım ve şu saçma kontrolleri yapmasını bekledim.
Birkaç nefes alıp verin, yok neymiş efendim ışığı takip edin, 'pardon ama oradan bakınca kediye mi benziyorum, yok ona bak yok şunu tut falan' -yok daha neler- dememek için kendimi zor tuttum diyebilirim.
Kadın çıkmadan onu son kez incelerken gözüm yaka kartındaki ismine takıldı:
Dürdane
Gözlerim fal taşı gibi açılırken kahkaha atmaya başladım. Dürdane...Dur daha ne...Ahahah...ne diyorum ben ya! Yani tamam 18 falan olabilirim ama...
Kadın bana 'aa, manyak' bakışı attıktan sonra hızlı adımlarla odadan çıktı.Beni buraya getiren kişiyi oldukça merak ediyordum. 'Beni buraya getiren umarım mezarlıktaki kapüşonlu yabancı'dır' diye düşünürken kapı açıldı. Yattığım yatakta doğruldum ve gelen kişiye baktım: Yaman?
"Geçmiş olsun yaralı kuş." ona kızgın bakışlar gönderdikten sonra güldü ve düzeltti.
"Mira." Yaman hala sırıtmaya devam ederken ben konuştum.
"Teşekkür ederim Yaman, beni buraya sen getirmişsin." bakışlarını zemine dikerek başını olumlu anlamda salladı.
"Peki, sana bir soru sorabilir miyim?" bakışlarını tekrar bana çevirdi ve konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK'İN SENFONİSİ (Tamamlandı)
Fiction générale"Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçer sanacaksın ama şunu bil ki kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçmeyecek..." • "Öldürüyorsun beni." dedi alnı alnımda, nefesi dudaklarımdaydı. "Öleceksin." dedim grimsi gözlerine bakarken. "Seni seviyorum ama se...