XVI. Bölüm: Unuttun Mu Beni? ➰ 'Part 2'

175 17 2
                                    


Eden - End Credits
〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰

Mira Koç

Hem bir şeyi delice merak edip öğrenmek hem de bu, öğreneceğiniz gerçekten korkup, arkanıza bile bakmadan, kaçmak istediniz mi hiç?

Ben mi? Ah hayır, tabiki de istemedim (!)

Kimi kandırıyordum ben, şu, delicesine merak ettiğim sorunun cevabını ellerim, kulaklarımı kapatmaya hazır bir şekilde bekliyordum.

Kapüşonlu adam, kafası hafif aşağı eğik ve büyük kapüşonundan yüzü görünmeyecek bir şekilde, yavaş hareketlerle, bana doğru döndü ve birkaç adım yaklaştı.

Ellerim yumruk halini aldığında, ne zaman tuttuğumu bilmediğim, nefesimi bıraktım.

Bir adım ilerledim ve dudaklarımı araladım. "Seni ilk gördüğümde mezarlıktaydım," Bir adım daha attım. "İki sene önceydi." Ve bir adım daha... "O gün, mezarlıkta bayıldığımda, bana doğru koştuğunu hatırlıyorum."

Son bir adım attığımda gözlerimi kısarak aramızdaki mesafeye baktım.

10 adım...

"Amacının ne olduğunu inan bilmiyorum. Ben meraklı bir kadınım. Ha, meraklı olduğum kadar da inatçıyım."

Kapüşonlu adam başını hafifçe kaldırdığında yukarı kıvrılmış dudakları görüş açıma girdi; gülümsüyordu.

Kaşlarımı çatıp tırnaklarımı avucuma bastırırken konuştum. Malum onun konuşacağı yok!

"Bak, ben tekrarlanmaktan hiç hoşlanmam, fakat sana bir kıyak geçeceğim. Kimsin sen?"

Elini gri kot pantolonunun cebine soktuğunda kaşlarım merakla havalandı. Elini, geri çıkarıp eğildi ve yere bir şey bıraktı. Kafasını biraz daha kaldırdığında görüş açıma giren gözleri ve içime doğan tanıdıklık hissi ile istemsizce bir adım daha ilerledim.

Sağ elimi havaya kaldırıp tırnaklarımı avucumdan ayırdım; avucumda dört adet hilal şeklinde tırnak izi olduğuna emindim.

"Bekle!"

3. Göz

Kapüşonlu adam bir an, genç kadını dinleyip orada kalmayı düşündü, fakat sonra vazgeçti bu saçma düşünceden ve olduğu yerde dikeldi.

"Üzgünüm," diye mırıldandı ve ardından ekledi. "Az kaldı, görüşeceğiz."

Arkasını döndüğü sırada yine duydu o güzel sesi.

"Gitme!"

Omzunun üzerinden, sanki görebilecekmiş gibi, baktı genç kadına doğru.

"Şimdi değil." diye mırıldandı tekrardan ve yoluna hızlı adımlarla devam edip karanlıkta kayboldu.

Genç kadın bekledi. O zaman anladı ki hazır değildi. Onun kim olduğunu öğrenmek istemiyordu. Belki de merak ediyordu; bu bilinmezlik daha nereye kadar gidecek diye. Bilmiyordu ki!

Bu garip hayatında normal olan tek bir şey bile yoktu zaten. Bu da garip olsundu. Ne olacaktı sanki?

Genç kadın kalan dokuz adımlık yeri aşarak kapüşonlu adamın yere bıraktığı gümüş flaş belleği, ince ve uzun, parmaklarıyla kavradı. Flaş belleği incelemeye başladığında üzerine kazınmış ismini gördü. Kaşları olabildiğince çatılıp iki kaşının ortasında 'v' şeklinde bir çukur oluşturduğunda arka kapının açılma sesine karşın elindeki flaş belleği cebine koydu ve arkasına döndü.

"Mira, burada ne yapıyorsun? Herkes seni merak ediyor."

Genç kadın, genç adamın olduğu yere doğru hızla adımlarken cevapladı.

"Hava almaya çıkmıştım, Ares."

Genç adam başını iki yana salladı ve nefesini dışarı verdi. "Nedense inanmadım."

Genç kadın, tam, genç adamın önünde duraksayıp kollarını göğüsünün altında çaprazlayarak ağırlığını sağ ayağının üstüne verdi. "İnanmadın? Neden?"

Genç adam, ellerini, kot pantolonunun, cebine soktu ve yüzünü, genç kadının çehresine yaklaştırdı. "Neden mi, çünkü seni tanımaya başladım; hava almak istediğin zaman böyle..." sokak lambalarının aydınlattığı loş sokağa kısa bir bakış atıp devam etti. "...çöp konteynırlarının bulunduğu, pis kokan, ara sokakları tercih etmezsin."

Genç kadın, çevresine kısa bir bakış attığında ne kadar da dikkatsiz olduğunu fark etti.

Genç adam, olduğu yerde dikeldi ve kapıya doğru dönüp, genç kadına sol yanı dönükken, dudaklarına ufak bir tebessüm ekledi. "Bu arada, bir dahakine, daha dikkatli ol; bana neden inanmadığımı sorarak yalan söylediğini belli ettin."

Bir tilkiye neden kurnaz demişler?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir tilkiye neden kurnaz demişler?

Çünkü her ağzından çıkan lafın arkasında durmuş ve sürüyü alt etmiş.

Peki bir insana neden kurnaz dememişler?

Çünkü her ağzından çıkan lafa kendini de inandırıp önüne gelenin canına okuyarak en zirveye çıkmış ve acımasız olmuş.

***

•Dila Nur SEVİNDİR•

KELEBEK'İN SENFONİSİ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin