Model - Kuğu'nun Ağıtı
〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰Galeriye girdiğimde etrafta yayılan müzik gülümsememe sebep oldu.
Nikos Vertis - Thelo Na Me Nioseis
Son model arabaların yanından geçerken hepsine kısaca bakındım. Buradan giderken yeni bir araba tercih edecektim çünkü Ares'in arabasını aldığım an da beni elleriyle koymuş gibi bulurlardı.
Yönümü sol köşedeki dar koridora çevirdiğimde Haluk'un ofisine doğru ilerledim. Koridorun en sonundaki odaya...
Kapının önüne geldiğimde hiç beklemeksizin kulbu tutup indirdim ve içeri girdim. Haluk, masanın ardındaki sandalyesine oturup arkasına yaslanmış elinde tuttuğu çerçeveye bakarken tebessüm ediyordu. Bir an onun huzurunu bozmak istemesemde vicdanımı susturup oturduğu yerin karşısındaki sandalyelerden birine kuruldum ve Haluk konuşmaya başladı.
"Nasıl da saydığımı bilseydin saatleri,
Vücudumdaki yaralar gibi
Çok oldu seni görmeyeli,
Ve eğer gelmezsen sanırsam öleceğim" iç çekip devam etti. "Biliyor musun, bu şarkı onunla dans ettiğimiz son şarkıydı. Hesna, Yunanca şarkılara bayılırdı. Sözlerinin rahatlatıcı etkiye sahip olduğuna inanırdı hep. Her gün ayrı bir parça çalardı eve geldiğimde."Güldü. "Bazen o hayranı olduğu yunanca şarkıları kıskanırdım. Neyse," Gözlerini çerçevedeki fotoğraftan çekip bana odaklandığında tekrar konuştu. "Bu ziyaretini neye borçluyum?"
"Araç lazım."
Kaşlarını kaldırdı ve elindeki resmi hala bana bakarken düzgünce yerine koydu. "Sadece bunun için mi bu saatte beni buraya diktin yani?"
Dudaklarımı içe doğru kıvırıp onları orada sıkıştırdım. "Aslında senden bir yardım isteyecektim."
"Ne gibi bir yardım bu?"
"Biliyorsun bir hafta sonra büyük bir yarış var. Orada bize sponsor olmanı istiyorum."
Kaşları çatıldı. "Neden ben?"
Gözümdeki şeytanı pırıltılar eşliğinde gülümsedim. "Sence?"
Durdu ve yüzüme baktı bir süre.
"Ee ne diyorsun?" Tırnaklarıma bakındım. Bir ara maniküre gitsem iyi olacaktı.
"Seçme şansım var mı?"
İki kaşım da anlıma doğru kalkıp indiler. Olumsuz anlamda bir ses çıkardım. "Yok." Ayaklandım. "E hadi şu araba işini de halledelim, gideyim artık ben."
Ayaklandı ve bu hareketi benim kapıdan çıkıp binanın galeri kısmına yönelmemi sağladı.
"Galeriye gitmiyoruz Mira. Senin için başka bir şeyim var." dedi Haluk ardımdan. Duraksadım ve onun önüme geçmesini bekledim. O sırada da elim göğüs aramdaki çakıyı yokladı; oradaydı.
İlerleyip soldan ikinci kapının önüne geldiğimizde Haluk elindeki anahtarı deliğe soktu ve kilidi iki kere çevirdi, aynı anda da elini duvardaki cihaza okutmuştu. Kapıyı açmak için kulbu indirdiğinde ne olur ne olmaz diye hazırda bekliyordum.
İçeri girdiğinde ardından temkinle ilerleyerek odaya girdim ve tam o sırada karanlık odada ışıklar açıldı.
Önce zifire boyanmış duvarlar ve aynı renk beton bir zemin karşıladı beni. Gözlerim odayı talan ederken odanın tam ortasında duran beyaz araç bana o kadar tanıdık geliyordu ki, zaten oda da bir araba dışında hiçbir şey bulunmuyordu. Odaya adım atarken gözlerimi ortadaki güzellikten ayırmadım. Biraz daha yaklaşıp elimi kapısını açmak için yönlendirdim. Kulbu çektiğimde yukarı doğru açılan kapıları küçük bir çocuk gibi sevinç nidaları atmama sebep olabilirdi. Gülümsedim ve sürücü koltuğuna oturduğumda koyu kahve deride ellerimi gezdirdim. Tanrım bu araba mükemmeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK'İN SENFONİSİ (Tamamlandı)
General Fiction"Kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçer sanacaksın ama şunu bil ki kaç yaşında olursan ol, uyuyunca geçmeyecek..." • "Öldürüyorsun beni." dedi alnı alnımda, nefesi dudaklarımdaydı. "Öleceksin." dedim grimsi gözlerine bakarken. "Seni seviyorum ama se...