XIX. Bölüm: Biz Neyiz?

197 19 21
                                    


Kolpa - Yatağın Soğuk Tarafı
〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰

Mira Koç

Burnumu gıdıklayan bir şey var; fakat ben bunun ne olduğunu bilmiyordum.

Elimi kaldırıp o şeyi götürmek istiyordum; fakat elimi kaldıracak halim yoktu.

Zorlukla gözlerimi araladığımda görüş açıma giren kahverengi şeyin ne olduğu konusunda en ufak bir fikrim olmaması ile birlikte burnumu gıdıklayanın da o olduğunu anlamam uzun sürmedi.

Ellerimden destek alarak, yerimde, hafif dikeldiğimde o kahverengi şeyin Ares'in saçları olduğunu anladım.

Ares, başını, koltuktaki iki kolunun üzerine, yan bir şekilde koymuş, ellerinin birinde beyaz bir bez, yere oturmuş uyuyordu. Neden burada uyuyordu ki?

Aklıma parça parça gelen görüntülerle elimle anlıma vurdum.

"Benim yüzümden." diye mırıldandığımda yanımda bir hareketlilik oldu ve ardından Ares'in uyku mahmuru, boğuk, sesi kulaklarımı doldurdu.

"Mira, yerine yat ve dinlen. İyice iyileş. Tüm gece ateşin düşmedi."

Ona baktığımda kafasını kollarına geri koyuyordu.

Yerimde doğrulurken üzerimdeki Ares'in olduğunu anladığım tişört yukarı çıktı. Ayağa kalkıp tişörtün eteklerini aşağı çekiştirdim.

Ares'in elindeki bezi alıp yandaki sehpaya bıraktıktan sonra koltuk altlarından çekiştirerek koltuğa yatırmaya çalıştım.

"Hadi, kalk ve koltuğa yat."

Gözleri kapalıyken kendini koltuğa attı ve zar zor anlayacağım bir şekilde mırıldandı.

"Yine, gitmeyeceksin değil mi?"

Kaşlarımı çattım ve rüya görüyor olduğunu anladığımda doğrulup gidecektim ki, birden bileğimden tutulup çekildim.

Koltukta yarım Ares'in ve diğer yarım koltuğun üstünde yatarken belime sıkıca sarılan kollarla hareket edemedim.

Elimle Ares'in bileğinden tutup çekiştirdim. "Ares, bırak beni."

"Gitme." diye mırıldandı ve kollarını bana daha sıkı sardı.

"Çok yakınsın." diye söylenirken yüzlerimizin arasındaki, yok denecek kadar az, mesafede sağlıklı düşünemiyordum.

Ares'in gözleri yavaşça aralandı.

Dudaklarının arasından, çeneme vuran nefesi, şu an bulunduğumuz durumun çok tehlikeli olduğunu bana belirtiyordu.

"Uzaklaşmalısın." derken bile 'kal' diyordu sanki.

"Bırakmalısın." dedim ben de, ama bıraksın istemiyordum. Ardından ekledim. "Fazla yakın."

"Fazla uzak."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
KELEBEK'İN SENFONİSİ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin