Buraya Kadar!

2.2K 206 157
                                    

Nereden demiştim ki garsona o gazeteyi getir! Elim kırılsaydı da o gazeteyi elime almasaydım ya da öyle donup kalmasaydım da defne bende ki garipliği anlamayıp elimde ki gazeteyi bakmasıyla herşey o zaman başlamıştı. Ve eskisi gibi de olmayacaktı. "Ömer ne oldu sana neyin var" diye sorduğunda salak gibi yüzüne bakıp kalmasaydım daha da iyi olacaktı ama işte olmadı.Sorusunu tekrar yenilediğinde "ömer iyi misin?! Ay bana bak ne oluyor" diye sormuştu bu sefer panikle.



Gazeteyi ikiye katlayıp tam yere atacakken defne elimden gazeteyi alıp "ne oluyor ömer? Seni bu kadar donuk bir halde bırakan haber nedir?! " diyerek eline gazeteyi aldığında dumur oluşunu an ve an görmüştüm.İlk başta ağzı açık kalmıştı sonra eliyle ağzını kapatarak dizlerini kırıp yere çökmüş gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Biraz süre geçtikten sonra çığlık atarak ağlamaya kriz geçirmeye başlamıştı. Yanına gidip onu sakinleştirmeye çalışsamda beni ittirip daha da çok ağlamaya başlamıştı. Mert'e baktığımda korkuyla bize bakıyordu.



Defne mertin korktuğunu anlayınca beni ittirip mertin yanına gitti defne. Mertin yanına gidip "yengecim korkma bak sen şimdi içeri gidiyorsun korumalarla biz de abinle biraz konuşacağız" dediğinde bana daha önce bakmadığı türden bakıyordu. Bana aşk ile bakan kadın gitmişti yerine sanki hiç bir şey yaşamamışızda şimdi tanışıyormuşuz gibi bir hali vardı. Bana nefret ile bakıyordu ve bu beni çok yaralıyordu. Bir yabancıymış gibi. 



"Neden bana öyle bakıyorsun" diye sorduğunda gözlerini kısıp gözlerime baktığında "sen yaptın! " diyerek üzerime yürümeye başlamıştı. Neden bahsettiğini anlamıyormuş gibi yapıyordum zira benim yapma ihtimalim üzerinde fikir bile bulunmaması gerekiyordu. Diyelim bir yerden duydu veya anladı daha önce çıkıp  bir şey   söylerdi veya bakışından duygusal açıdan anlardım. Şimdi çıkıp bunu demesi beni cidden korkutuyordu. Ya da duydu da bana mı oyun yaptı? Böyle  bir şey olmamalıydı. Eğer böyle olduysa kim toparlardı beni. 



''Defne saçmalama ben yapmadım ben yaptırmadım'' dedim kollarımı defneye siper ederek. Defne beni ittirerek o acı nefret dolu gözlerini gözlerime sabitleyerek uzunca bir süre baktıktan sonra bir damla yaş gelmişti. Gözlerini kapatıp açtığında dolu doluydu gözleri aynı zaman da nefret. Yüzüme yediğim ani ama sert bir tokatla sol tarafa düşmüştü başım. ''Bana yalan söyleme! Duydum!'' diyerek bana daha da çok vurmaya, vurdukça ağlıyordu. Gözlerinden akan her yaşa sarılmak, dokunmak ben yapmadım son anda vazgeçtim aşkımız için vazgeçtim demek için neler vermezdim. Bunu dersem daha da kötü olabilirdi şuan. 



Çünkü kendinde değil ve benim söyleyeceğim her kelime onun bana karşı olan tutumunu daha da çok etkiliyor ve ani kararlar vermesine sebep olacaktı. Duydum dedi kahretsin hangi birini duydu? Neyi duydu? Çıldıracağım şimdi! İç sesimle kavga ederken soruyla soru sorarak bir nevi yaptığımı kabul etsem de bunu sormam lazımdı. En azından neyi duymuştu ne demişti bunu öğrenmem duygularını bilmem gerekiyordu. 


Yanıma yaklaşıp nefeslerimizi birbirimize yaslayıp ''hangi birini söyleyeyim! Sen bana söz verdin aileme dokunmayacağım dedin ama sen sözünü çiğnedin beni sen bu hale çevirdin! Sanat eserin ile gurur duy!'' dediğinde gözlerinde ki yaşı elinin tersi ile sildikten sonra

Kalbe Düşen İlk Cemre;Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin