Kördüğüm

1.9K 179 78
                                    


  Yağmurlu bir akşam vaktiydi.. Gözlerim uzaklara bakmaktan yorulmuş ama dışarıda yağan yağmura da bakabilmek istiyordum. Göz kapaklarıma kapanmaması için komutlar vererek bir şekilde izliyorum şehrin kalabalığını sadece benim bildiğim hücremde. Dışarıda koşuşan insanları gördükçe aklıma hep o eski anlar geliverirdi. Ben ali, veysel, şükrü ve bakmalara doyamadığım melek..



 Bir gün çocuğuz tabii kendi aramızda oynuyoruz yaramazlık yapıyoruz. Yağmur hani bardaktan boşalırcasına yağar ya eh işte öyle yağıyordu. Mutfak pencereleri aynı olan dört ev. Dört anne. Çocuklarını yağan yağmurun altında kalıp hastalanmasın diye bağıran dört anne. Hepimiz birerk kez birbirimize baktıktan sonra dördümüz de el ele tutuşup koşar adımlarla sığınacak bir yer olarak evimize doğru koşuyorduk. Kimimiz daha fazla ıslanmamak için su birikintilerine , kimisi çamur olan ıslanmış paçalarına aldırmaksızın hunharca basıp koşturuyorduk. 



Mutlu muyduk? Deli gibi mutluyduk hemde.. Eve girdiğimizde ıslandığımız yetmiyormuş gibi annemizden dayak yediğimiz o günler.. Döverken bile anne diye ağlayışımız.. Ne kadar da masum muşuz o zamanlar.. Annemizden dayak yerken bile anne derken. Gel gör ki şimdi masum değiliz! Hemde hiç masum değiliz. Sadece bir kere güvenirsin. Her insan herkese bir kere güvenir kardeş ama arkasından hançer yiyorsa o kişiden bir daha onu affetmez. 




Yağmura karşı maziyi konuşurken ramiz kapı çalınmıştı. Ses çıkarmamıştı ramiz. O günden sonra pek konuşmamıştı. ''Dayı yakup geldi'' dediğinde ramiz aşağı yukarı kafasını sallayarak al içeri demişti. Dayı hiç gelene bakmadan sadece dinliyordu. 



''Bu çocuk senin yerine geçebilecek mi dayı? Becerebilecek mi? Hiç bir şey bilmiyor. Eh bizde bilmiyoruz ama'' dediğinde yakup, ''Sana biri şunu yap dediğinde illa bilmesi mi gerekiyor?'' diye sorduğunda ''yani dayı zayiatsız atlatmak için'' diye cevap verdiğinde dayı sinirle ona dönüp ''öldürmek kolay, öldürüp çekip gitmek en kolayı en zor olanı nedir bilir misin?Bilmezsin, bilmezsin ki böyle zırvalayıp durursun karşımda! Ölmek. Öleceğini bile bile de oraya gitmesi bana olan sadakatini gösterir! Şimdi biliyormuş mu bilmiyormuş mu kardeş?'' dediğinde ramiz kafasını sallayarak ''çık dışarı bir daha da burnunu seni alakadar etmeyen şeylere sokma! '' diye tersleyip göndermişti ramiz. Arkasından ''sen görmeyeli baya düşük çeneli olmuşsun yakup!'' diye ekleyerek söylenmişti ramiz. 



''Yakup dayıya soru sormak bizim işimiz değil bizim işimiz onun sorduğu sorulara cevap bulmaktır unuttun herhalde'' dediğinde adam ''unutmadım eşref dayının ne kadar iyi olduğunu bilirim'' dediğinde çalan telefonunu eşref elinden almıştı. ''Yakup sen ne yapıyorsun? Telefon yasak dayıyı tehlikeye atacaksın'' deyip ayağının altında ezmişti telefonu eşref. Yakup bu duruma kızmıştı ama yapacak bir şeyde yoktu bu durumda. 



|


İstanbul'un eski semti olan sadece kabadayıların elini kolunu sallaya girebilen dar sokakları ama sağlam olan bir mahalleye ceketi omuzunda girmişti adam. Mahalleye girdiğinde karnının guruldayıp acıktığını hissetmişti. Çorba ve çeşitli yemek yapan lokantaya girdiğinde herkes ayağa kalkmıştı. Sanki o da bunu bekliyormuşcasına eli ile onları oturun mesajı verirken kendi de köşeye yerine geçmişti. 

Kalbe Düşen İlk Cemre;Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin