RADIA-19 ♦ Midnight Romance

392 24 0
                                    

Bölüm şarkısı (The Fray- Heartless)

Typhonn hemen dikkatini toparlayıp ayağa kalktığında bir kaç saniyeliğine sola doğru düştüm. Her zamanki ruhsuz ve suratsız haline geri dönmüştü, yine de portaldan geçerken bir yere tutunma bahanesiyle ellerini tutmuştum. Üzüntü ve öfkeyle buz gibi olmuşlardı ama yine de her zaman olduğu gibi bana güven aşılıyorlardı.

Saraya döndüğümüzde sessizce odama yürüdük, nedense ağzından tek kelime çıkmıyordu. Koy oldukça serindi ve benim hassas bünyemi hemencecik çarpıvermişti. kulaklarım ağrıyordu ve burnum akmaya başlamıştı. Kapıma vardığımızda bir kaç saniyeliğine orada bekledim, bana bir şeyler söylemesini bekledim ama nefes bile almayacak kadar sessizdi. Dudaklarını araladı, "İçeri gir." bu sert tavrı tüylerimin diken diken olmasına ve parmaklarımın karıncalanmasına neden olmuştu. Ben dikilmeye devam edince sesi katılaştı, "İçeri gir ve gelecek yeni bir emre kadar izinsiz çıkma." dedi, sesi berrak ve kendinden emin çıkıyordu. Sinirden tırnaklarımı avuç içime batırıyordum, daha yarım saat önce başımı omzuna yaslamıştım. Bu tavırlar da neydi böyle? Bir insan gerçekten bu kadar dengesiz olabilmiydi?

"Haklısın, çünkü ben burada aptan bir rehineden başka bir şey değilim! Bir kaç saniyeliğine de olsa senin normal bir insan olduğunu düşünmüştüm, Typhonn. Ama pislik bir gardiyandan ve kendini beğenmiş bir prensten başka bir bok değilsin!" diye bağırdım. Öfke içimde canlı bir varlık gibi hareket ediyor, damarlarımda yakıcı bir etki bırakarak arsızca akıyordu. Göğsünü yumruklarken, yüzüm yüzüne fazlasıyla yakındı ve ifadesiz suratı beni korkutmaya başlamıştı. Gözleri birkaç saniyeliğine bana kaydı ama hemen geri çekildiler.

Sinirle inleyip odama girdim ve kapıyı ardımdan gürültülü bir şekilde çarptım. Nasıl bir yere düşmüştüm ben? Neden herşey daha kötü olamaz derken hayat beni ardı ardına yanıltıyordu? Savient belası yetmemişti şimdi bir de Typhonn'la mı uğraşacaktım? Hışımla yatağıma girdim ve yüzümü yastığa gömüp öfke dolu çığlıklar atmaya başladım, sinirden ellerim titriyordu.

Gerçi hastalığa doğru emin adımlarla ilerlediğim için tüm vücudumun titrediğini de söyleyebilirdim, sanki uzun tırnakları olan tuhaf bir yaratık boğazımdan yukarı çıkıyordu. Sessizce öksürdüm. Bu durumda uyuyamayacağım belliydi, yatakta doğrulup saçlarımı topladım. Ama kapımın açıldığını duyunca kendimi yatağa atıp aceleyle gözlerimi yumdum.

Tok ayak sesleri cam zeminde yankılanıyordu, yatağımın köşesi birinin ağırlığıyla çöktü. Gözlerimi açmadım ama nefes alıp verişlerini ve yatağımda rahatsızca kaykılmalarını hissetebiliyordum. "Ah prenses..." dedi boğuk bir sesle. Aman tanrım! Bu ses o kadar tanıdıktı ki gözlerimi açmamak için kendimi sonuna kadar zorlamam gerekti. İyi de bu sesin sahibinin şu anda benim kapımın önünde uyuyor olması gerekmiyor muydu?

Ona öyle çok bağırmıştım ki bir an kendimden utandım, ama o da bana emirler yağdırıp durmuştu. gerçekten pisliğin teki olduğunu düşünüyordum. Bana bakmadığı bir anda gözlerimi hafifçe açtım, parmak uçlarından mavi ışık parçaları çıkıyordu. Odanın her tarafı parlak mavi hüzmelerle aydınlanmıştı. Typhonn'un gözlerini üzerimde hissedince gerildim, genelde uyurken ince şeyler giyerdim ve üzerimdeki geceliğin her yerimi gösterdiğine yemin edebilirdim. Belli etmemeyi umarak yorganı üzerime çektim, tabiiki beceremedim.

Yatağımdaki ağırlık yok olduğunda nedense üzülmüştüm, yatakta kıprdanıp büzüldüm. İki el üzerimdeki yorganı kavradı ve benim beceriksizliğimi düzeltti. İstemsizce gülümsedim, bir yandan da bunu görmediğni umuyordum. Omuzlarımdaki serinlik, yün yorganın altında yerini ılık dokunuşlara bıraktı. Uyanmamam için tuttuğu nefesi verdi, sesinde tuhaf bir kıkırtı duyar gibi oldum.

RADIAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin