RADIA-39 ♦️ First GoodBye

155 17 7
                                    


Biraz gecikti biliyorum ama yanlışlıkla yazdığım şeyi kaydetmemişim, o yüzden ikinci defa yazdım :/ bu arada hepinize iyi tatiller bıdıklarım ^^

Bölüm şarkısı (Birdy- Wings)



Aynada yavaşça kendimi incelerken, hala yumruğumun tadını çıkarıyordum. Typhonn'un sözlerinden sonra, o hırsla onunla öpüşmüştüm. Çok ama çok güzeldi. Bu seferki onun kontrolü eline alabildiği seferlerki gibi olmamıştı, herşeyi ben yönetmiştim. Yine de öyle tutkulu ve sert bir öpüşme olmuştu ki kontrolü kaybetmiştim. Bir süre sonra ben de kendimi kaptırmaya başlayıp aklım başımdan gittiğinde, parmak boğumlarım ve güzel altınımsı teni buluşmuştu.

Yüzümdeki yaraların bazıları hala geçmemişti, ama tuhaf bir şekilde yaralarımdan çok, Typhonn'un bana dokunduğu ve öptüğü yerler yanıyordu. Bana yaklaşma ve tenlerimizi birleştirme şekli.. Kızaran yanaklarıma karşı gözlerimi devirdim ve aynayı başka tarafa döndürdüm. Utanacak birşey yoktu, yaptığımız şey aptalca bir oyundan başka bir şey değildi.

Üzerime beyaz bir tişört ve kahverengi bol paça bir pantalon geçirdim ve kemer kısmına sevdiğim bıçaklarımı, tabancamı ve Martis'i yerleştirdim. Bez bir çantanın içine Lucifer'ın tüyünü, ufak tefek kalın kıyafetler ve kurutulmuş yiyecekler tıkıştırdım, komidinin üzerinde bana davetkar bir bakış atan reçelli çöreği kapıp ağzıma tıkıştırmam saniyelerimi bile almamıştı. Bir yemek suçu işlemişim gibi hissederek hızla saçlarımı başımın arkasına doğru bağlayıp güverteye koştum.

Herkes yavaş yavaş toplanıyordu, güvertede olmayan tek kişi Quinn ve Valerie'ydi. Glacier kız kardeşleri, Soleissè ve Lunette'e sıkıca sarılıp başlarını okşadıktan sonra ikizlerin korsanlara doğru yürümesine izin verdi. Her ikisinin de güzel beyaz-gri saçları iki belik şeklinde örülmüştü. Beraber konuşup, kızları burada, Wolte'de bırakmaya karar vermiştik, savaş onlar için fazlasıyla tehlikeliydi. Aquila ilgili bir biçimde avucunu Glacier'ın sırtında gezdirerek, herşeye rağmen büründüğü endişeyi dağıtmaya çalışıyordu.

Afriel ve Charmeine ellerinde tomarlarca harita ve bilgiyle, koyu turuncu saçlarını sektirerek bize doğru geldiğinde kaşlarımı kaldırdım. Korsanlar, onlara Radia tarihi ve coğrafyası konusunda ellerindeki bütün belge ve parşömenleri vermişlerdi. Böylece yolumuza çıkacak olan her şeyden haberdar olacaktık. Afriel, Charmein'e o parşömenlerin kendisinden daha değerli olduğu, onları düşürürse öz kardeşini o kağıtlarla boğacağını bağırıyordu. Bu kelimeleri karşısında sırıttım ve başımı çevirdim.

Güneş beyaz tenimi yalayıp geçerken kuru ve sıcak rüzgar yüzüme çarpıp duruyordu. Benimle gemi kirişinde yan yana oturup tembellik yapan Rendy, "Dostum, suratına ne oldu?" diye mırıldanınca başımı kaldırdım, ama gözlerimin önündeki sürpriz beni yerime çivilemişti. Typhonn bir eli cebinde diğeri ise ensesine dayanmış önümüzde dikiliyordu. Her zamanki gibi mükemmel ve parlak görüntüsü bir yerde hafifçe kırılmıştı. Biraz çekik, kehribar rengi gözünün altında, sol elmacık kemiğinde gül kurusu renginde yatay bir çürük oluşmuştu. Tıpkı yüzünün altına doğru açan zarif bir çiçek gibi görünüyordu,

Ona atıığım sıkı yumruk beynimde bir şimşek gibi çakınca, gözlerimi kocaman açıldı. Bunu ben mi yapmıştım? Bir yandan suçlu hissederken diğer yandan da kendime beşlik çakasım geliyordu. "Aman tanrım!" diye fısıldarken neyse ki içimde kaynayan eğlence sesime yansımamıştı. Böyle güzel bir şey benim eserimdi.

"Sabah Glyss'le antreman yapıyorduk, ama antremana ihtiyacı olduğu söylenemez. Baksana beni fena hakladı.." dedi, sanki özellikle gözlerini benimkilere dikmek zorundaydı. Elimi dudaklarıma bastırmama rağmen kendimi gülmemek için zor tutuyordum, yine de iyi kıvırdığını itiraf etmeliydim. Yanımıza yeni gelen Quinn omzuma vurup, "İşte benim kızım!" dedi gülümseyerek, koca gamzeleri ve parlak açık renk gözleriyle mutlu görünüyordu. Typhonn'a baktım ve sırıttım ama benimki daha sinsiceydi.

RADIAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin