Bölüm şarkısı (Jabberwocky- Photomaton)
Farkındayım bölüm çok geç geldi, ama bir karar alıp o karardan dönmek zorunda kaldım. Her neyse, kısacası sizden ayrı kalamadım yine :))
Hepinize öpücükler pattislerim :) <3
Ortamın hastalıklı havası sanki yüzüme bir tabaka gibi çarpmıştı. Kapıdan içeri telaşla giren birkaç ayak sesi duyduğumda merakla başımı kaldırdım. Afriel, Savient, Rendall ve Typhonn endişeli bakışlarını üzerime yönelttiler. Avuçlarımı yanaklarıma bastırıp gözyaşlarımı durdurdum ve sendeleyerek ayağa kalktım, kızlar hızla kollarımdan beni desteklediler.
Savient'le gözlerimiz birleştiğinde, ne kadar berbat bir halde olduğunu farkettim. Saçları darmadağındı, uykusuzluktan gözlerinin altı çökmüştü. Dudakları kurumaktan çatlamıştı ve tuhaf bir şekilde sol elinin eklem yerlerinden kanlar akıyordu. Gözlerimi aynaya kaydırdığımda benim de ondan bir farkım olmadığımı gördüm.
Quinn saçlarını kulağının arkasına attarak, "Sorun ne?" diye sordu. O da en az bizim kadar yıpranmış ve yorgundu , oğlanların önünde utanarak pijama niyetine giydiği kısa tişörtünü dizlerine doğru çekiştiriyordu. Rendall Savient'i işaret etti, "Bir kriz geçirdi..." diye yanıtlarken odaya doğru yürüyorduk. Dünya hala hafifçe sarsılıyordu, metal yatak başlığından destek alarak döşeğe çöktüm. Savient de yanıma oturduğunda diğer herkes karşımıza dizildi.
Valerie soğuk duvarlardan birine yaslanarak yere doğru kaydı, "Glyssa'yı bulduğumuzda aynanın önünde ağlıyordu." Dediğinde, çocukların yüzlerindeki şaşkınlıkla karışık anlayışı görmek zor değildi. Valerie ve benim aramda son zamanlarda -Tuhaf bir şekilde- hiç bir şey olmuyordu, asilerden kaçıp ölmemek için çabalarken birbirimizden nefret etmeye zaman kalmıyordu. Herkes suspus otururken Charmeine gözlerini devirerek söze başladı, "Sonuç olarak bu saçma sapan şeyler neden oluyor dersiniz?"
Kimsenin buna bir cevabı yoktu, hepsi ilk defa böyle bir şey görmüştü. Konuşmaya başladığımda herkesin meraklı bakışları bana dönmüştü, "Bence, bunlar bizim bilgimizi aşacak şeyler. Yani, gerçekten anormal şeyler oluyor ve biz bunları çözemiyoruz. Bize daha profösyönel birileri lazım, ve ben o kişiyi tanıyorum." derken saçlarımı bunalarak geriye attım. "Glacier'i ve ikizleri de yanımıza aldıktan sonra, doğuya yani Kara Büyücüler'in topraklarına geçmemiz gerekiyor. Bu da demek oluyor ki, Radia topraklarının büyü, iksirler ve lanetler konusunda en bilgili insanlarının ayağına gidiyoruz. Daha önce onların prensesleriyle tanışmıştım, bize yardım edebilir."
Bir kaç saniye boyunca herkes dediklerimi ölçüp biçti ve sonunda başlarıyla onayladılar. "O halde elimiz çabuk tutup şu prensi kaçırsak iyi olur." dedi, Savient sessizce. Birden koridorda olanlar aklıma gelince ağzımı aralayıp şaşkınlık belirten bir inilti çıkardım. Herkes dikkatini bana yöneltirken, ben çoktan gördüklerimi en ufak detayına kadar anlatmaya başlamıştım. Olaylar aklıma geri döndükçe, kafam gerçekten daha da fazla karışıyordu. Madem olayları biliyorlardı, niçin hiçbir şey konusunda önlem alınmıyordu. Belki de abimin yetişkinlere haber vermemesinin nedeni buydu, onların işlerinin altından hep tuhaf şeyler çıkıyordu.
Anlattıktan sonra, herkesin kafası da tıpkı benim gibi karışmıştı. Sanki hayatlarımız yeterince anormal değildi. Biz bu konuşmaları yapıp çözüm önerisi bulmaya çalışırken, güneş çoktan karla kaplı kuzey dağlarından kendini göstermeye başlamıştı. Ayağa kalktım ve konuşmya başladım, "Tamam o halde, ben gidip Glacier'le konuşayım. Çoktan uyanmıştır. Siz de son hazırlıklarınızı yapın hemen yola çıkalım, lütfen yanınıza kalın kıyafetler alın yeniden donmak istediğimi sanmıyorum." Sözlerime cevap olarak herkes onaylarcasına başlarını salladı. Oğlanlar bizim odamızı terk ederken kızlar da çantalar hazırlamaya başlamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RADIA
FantasyHayata gözlerimi açtığım anda, farklı olduğumu biliyordum. Herkes gibi değildim, safkan ya da değil. Ben farklıydım, onlar gibi olmayacaktım, onların istedikleri gibi davranmayacaktım, ve onların istediği kişiyle evlenmeyecektim. Ben istediğimi yapa...