Kısa ama en azından bir şeyleri açıklığa kavuşturan bir bölüm oldu yazabildiğim kadar hızlı yazmaya çalışıyorum, oylarınız ve yorumlarınız falan filan :d ı love you all my little potatoes <3 Bölüm Şarkısı (Marina and the Diamonds- Lies)
***
Parti bitene kadar Typhonn'la dans ettik ve sabaha doğru saraya gitmek için bir taksi çağırdık. Gümüş kaplama alçak araba galdiğinde kapılar yukarı doğru açıldı ve arkaya oturduk. Typhonn, sürücü ve bizi ayıran aynalı camı açarak saraya gidaeceğimizi söyledi, öyle uykum vardı ki başımı cama koyduğumda gözlerim dalıp duruyordu. İkimiz de günlerdir uyumuyorduk ve bu geceki hareketlilikten sonra iyice beter olmuştuk. Sonunda saraya geldiğimizde merdivenleri bir işkenceymiş gibi çıkmaya başladım, mermer basamaklarda tok sesler çıkaran ayakkabılarımı çıkardım. Tek elimle başımı ovalarken ikinci kattan gelen bağrışma ve kavga seslerini duyunca irkilip başımı çevirdim. Savient ve Valerie , koridorun ortasında bağıra çağıra bir şeyler tartışıyordu, intikam güzeldi ama kimsenin de çok üzülmesini istemezdim.
Odama vardığımda, Typhonn'a yorgun bir şekilde el salladım ve kapıyı kapattım. Odam sabahın ilk ışıklarıyla aydınlanıyor, camdan kırılan ışıklar beyaz çarşaflarda gökkuşakları oluşturuyordu. Sırtının kapıya çarpışının tok sesini duyunca ben de kendimi yumuşacık yatağıma bıraktım. Yorganın altına girdiğimde, onun ne kadar berbat koşullarda uyuduğunu düşündüm. Oysa burada prens olan oydu; ben sadece bir rehineydim, kralın kendi oğluna böyle bir görev vermesi biraz ağırdı. Koskoca ışık sarayında nöbetçi mi kalmamıştı? Zaten şu durumda benim de kaçma gibi bir ihtimalim yoktu. Aklıma onu uyumak için odama davet etmek geldi, sonuçta artık ona borçluydum, ama odada hiçbir kanepe veya koltuk olmadığını gördüğümde bu fikri de başımdan savdım.
Yine de tuhaf, suçluluğa benzeyen bir his içimi yiyip duruyordu. Yataktan uflayarak kalktım ve dolabıma yürüdüm. Duvara gömülü dolabı açtığımıda, içinden battaniyelerden birini çıkardım ve kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda, koridorun ilk ışıklarla az da olsa aydınlandığını gördüm, aynalı duvarlar sarayın alt katlarına da minik ışık hüzmelerini yansıtıyordu. Duvara dayanmış Typhonn uykusunda sessizce mırıldandı, yukarıdan gelen ışık parçacıklarından biri, iki gözünün tam üzerinden geçiyor, kirpiklerinin gölgesinin yanaklarına düşmesine neden oluyordu. Dudağı hafifçe sarkmıştı ve gayet masum görünüyordu, yine de asla ayrılmadığı açık gri silahını sımsıkı sarmıştı.
Battaniyeyi açarak nazikçe üzerini örttüm, bir kaç saniye kıpırdansa da uyanmadı. Ona bakarkan kapının pervazına yaslandım, burnu uzun ve inceydi ama oldukça da biçimliydi. İnce dudakları her zaman olduğu gibi ifadesizdi, sivri ve güçlü çenesiyle tam bir prens havası yaratıyordu. İnce kaşları ve elmacık kemikleri yüzünü güzelce çevreliyordu, her zaman düzgünce taranmış olan açık sarı saçları partiden dolayı dağılmış, gözlerinin önüne düşüyordu.
"Beni daha fazla dikizlemeye devam edersen, benden hoşlanmaya başladığını düşüneceğim, Prenses." dedi gözleri kapalı, sırıtırken. Ben anlık şaşkınlıkdan donakalmışken, o gözlerini açtı ve tüm yüzü kehribar parıltılarıyla tamamlanmış oldu. Gözlerimi devirdim, "Sana da iyilik yaramıyo! Hem hasta olursan benim saraydan çıkmama nasıl engel olacaksın?" dedim, ve gözlerimi devirdim. Gözlerini kapattı ama yine de sırıtmaya devam ediyordu, başımı iki yana salladım. Çocuk gibiydi. Odamın kapısını açtığımda ona son bir bakış attım. Gerçekten hiç uykum yoktu, kapıyı yeniden kapatarak duvar kenarına çöktüm.
Gözlerini açıp homurdandı, tek kaşımı kaldırdım ve "Ne?" diye sordum. "Git de yatağında uyusana.." diye mırıldandı boğuk bir sesle. "Uykum yok.." Derken parmaklarım karıncalanıyordu, gördüğüm tuhaf kabustan beri uyku benim için imkansızdı. Buradan çıkmak zorundaydım ama bu hedef artık giderek daha da uzaklaşıyor gibiydi. Bunu kimseye söyleyebileceğimi sanmıyordum, duydukları anda idam yolu bana görünürdü. Şimdilik tek sırdaşım, iç sesim gibi görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RADIA
FantasyHayata gözlerimi açtığım anda, farklı olduğumu biliyordum. Herkes gibi değildim, safkan ya da değil. Ben farklıydım, onlar gibi olmayacaktım, onların istedikleri gibi davranmayacaktım, ve onların istediği kişiyle evlenmeyecektim. Ben istediğimi yapa...