Bölüm şarkısı (The XX- Cyristalised)
Kilidin dili yerinden kayarak kapıyı açtığında içime tuhaf bir heyecan rüzgarı doldu. Sessizce kapıyı ittirip üç kız içeri girerken parmak uçlarımızda ilerlemeye özen gösteriyorduk. Kızıl saçlarını yastığına yaymış zayıf kız bunalmış bir şekilde yatağında uzanıyordu. Penceredeki tüm gün ışığı kızın bembeyaz tenine vuruyordu, dudakları terlemekten kurumuştu. Yavaşça yanına gittiğimizde kızın gözleri hafifçe kıpırdandı, biz korkuyla ellerimizi ağızlarımıza bastırırken kız esnedi ve rengarenk gözlerini açtı. İlk önce ne olduğunu anlamasak da kız çığlık atmak için ağzını açtığında elimiz ayağımız birbirine dolandı. Kız kocaman gözlerini açmış bağırmaya başlayacakken uzun parmaklara sahip bir el kızın ağzını kapattı.
Gözlerimi Typhonn'a çevirdiğinde sıkıntıyla nefesini verdiğini gördüm. Gömleği biraz dağılmıştı ama görünüşe göre prensi kaçırmak pek zor olmamıştı. Uzun ince çocuk bizimkilerin yanında sabırla bekliyordu. Kız Typhonn'un eli altında çırpınırken Typhonn gözlerini devirdi, "Tanrım ailen sana kaçırılırken çeneni kapatmayı öğretmedi mi?" diye sızlandı. Kız sonunda korkusuna yenik düşerek bayıldığında, onu yanımızda taşımak zorunda kalmıştık. Onu elbette seve seve kucağına alan kişi Typhonn olmuştu, kıskandığımdan değil. Kız uyandığında onun aksi laflarını duyup intihara kalkışabilir diye söylüyorum.
Holden çıkıp açık renk saray koridorlarına geri döndük. Prens çocuk konusunda, o bizim planımızı akıllıca ve uygulanabilir bulmuştu, bu nedenle bizimle gelmeyi kabul etmişti. Adı Afriel'di, oldukça akıllı ve eğlenceli bir çocuktu, benden bir iki yaş küçüktü ve kızla ikizlerdi. Kardeşinin adı Charmeine'di ve aralarındaki benzerlik görülemeyecek gibi değildi, en azından dış görünüş olarak.
Merdivenlerden inerken hepimizin parmaklarımızın arasında sıkıca tuttuğumuz silahlarla Afriel'in direktiflerini dinliyorduk, sarayı bildiği için bizi buradan ölmeden çıkarmaya çalışıyordu. Katlar boyunca başımıza bir şey gelmeden ve hiç kimse tarafından farkedilmeden indik. Saat hala sabahın erken saatleri olduğu için sarayın çoğunluğu uykudaydı. Sonunda en alt kata indiğimizde tüm dışarı açılan kapıların muhafızlar tarafından tutulduğunu farkettik.
Elinde gökkuşağı renkli şekerlemeli çörek ve bir bardak tutan yaşlıca bir muhafız ağzını şaşkınlıkla açtığında yere bir parça pembe hamur düştü. Biz hızlı ve seri bir şekilde harekete geçtik, Savient adamın ağzını tutarken ben de çırpınmaması için ellerini arkada birleştirip kalın boynuna bıçağımı dayamıştım. Adam Savient'in avcuna doğru dişlerini sapladığı anda, Savient sessiz bir çığlık koyverdi. Kanlar içindeki elini havada acı içinde sallarken adamın açıkta kalan ağzına bıçağı tutan elimle sertçe bastırdım.
Quinn sakince yanımıza geldiğinde adamın bileğinden sıkıca kavradı. Zavallı muhafızın beynine ve düşüncelerine sızarken bileğindeki gümüş halka mavi bir ışıkla hafifçe parıldıyordu. Adamın bakışları donuklaşıp geldiği yere geri dönerken hepimiz terler içindeydik. İşler biraz da olsun sakinleştiğinde Valerie telaşla aramızdan süzüldü ve Saveint'in durmadan kanayan eline bileğindeki kumaşı bağladı. Kız becerikli parmaklarıyla kumaşa sıkıca düğüm attığında, tuhaf bir biçimde, yüzümü buruşturdum ve ağzımdan bir inleme çıktı. Bir anda avcumun içinden dirseğime kadar bir sızı yayılmıştı. Herkes tuhaf bakışlarını ben ve Savient'in üzerinde gezdirirken elimi havada boşverin dercesine salladım.
Yavaşça duvarlardan ilerleyerek en batıdaki kapıya yöneldik, burada sadece bir muhafız nöbet tutuyordu. Afriel ayağındaki uyku terliklerinden birini çıkardı ve bize gelin işareti verdi. Biz de tıpkı onun gibi sessiz adımlarla peşinden ilerlemeye başladık. Terliğini sarayın içine doğru fırlattığında adam merakla içeri yürümeye başladı. Hep beraber sarayın duvarına doğru koşup çalıların sık olduğu bir tarafa saklandık, fakat adam yerine geri dönmüştü ve biz duvara tırmanmaya çalışırsak bizi görmemesi için kör olması gerekirdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/11182441-288-k445017.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RADIA
FantasyHayata gözlerimi açtığım anda, farklı olduğumu biliyordum. Herkes gibi değildim, safkan ya da değil. Ben farklıydım, onlar gibi olmayacaktım, onların istedikleri gibi davranmayacaktım, ve onların istediği kişiyle evlenmeyecektim. Ben istediğimi yapa...