RADIA-16 ♦ Sweet Revenge

406 25 4
                                    

Biliyorum yazmayalı çoook uzun süre oldu nolur beni öldürmeyin :D neyse yazdım ama o kadar beğendiğimi de söyleyemem, okul durumu söz konusu olduğu için yavaşlayacağımı belirtmiştim zaten :\ Umarım beğenirseniz Votelarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyiiğn <3333 Bölüm Şarkısı (Arctic Monkeys- Do I Wanna Know?)

Ortam oldukça genişti, genel olarak karanlık olsa da köşelerdeki açık renkte mavi ve beyaz aydınlatmalar dans pistini süslüyordu, herkes dipdibeydi ve ter kokusu başımı ağrıtacak derecede yoğundu. Partiler ve balolar küçüklüğümden beri sürekli içinde olduğum dünyanın büyük bir bölümünü oluştuturudu, fakat nedense bu sefer, dans pistinin ortasında dikilip etrafımdaki insanların birbirini dirsekleyerek dans etmesini izlemekten başka birşey yapmıyordum. Genelde sofistike ortamlarda sakin ve şık balolara katılırdım ve konuştuğum insanlar, terli ve sarhoş ergenler olmazdı.

Ensemi nemlendiren saçlarımı omzuma alıp etrafa göz gezdirdim. Quinn hala tanıdıklarının yanında sohbet edip gülüyordu, Typhonn da birkaç dakika önce benden milyon kat ateşli bir kız tarafından, malum amaçlarla, dans pistinin kuytu köşelerine çekilmişti, bir de onun bana yardım etmesini beklemiştim. Gerçekten tam bir aptalım ve o da tam bir pislik. Kendime ve gardiyanıma kızmanın saçmalığını fark ederek yalnız ve düşünceli bir şekilde barın ekşi, ılık havasına ve kalabalığa uymaya devam etmeye karar verdim.

Sonunda sıkılıp biraz da yorulduğumda bara doğru dengesiz adımlarla yürümeye başladım, kalabalığı yararak ilerlediğimde sarhoş gençler ve öpüşen çiftler bana ters bakışlar atıyordu. Umursamadım. Taburelerden birine oturdum ve bir kadeh güllü vişne şarabı istedim, kaledeyken balolarda her zaman bundan içerdim, alkol seviyesi düşüktü ve tadı da hoştu. Genç barmen kadehi gülümseyerek uzattığında, nezaketi es geçerek içkiyi sertçe aldım ve minik yudumlar halinde soğuk sıvıyı içmeye başladım.

Gözlerim duvarda öpüşen gençlerde gezinirken açık sarı saçlara ve geniş omuzlara takıldı, Typhonn kızın boynunu öpmek için eğildiğinde yüzünde her zamanki hınzır gülümsemeyi gördüm. Suratımı buruşturup önüme döndüm, Typhonn'un bir kızı öpmesi oldukça olağan bir şeydi. Gençti ve çoğu kıza göre oldukça çekiciydi, elde edemeyeceği kişi yoktu, eminim kehribar taşlarından oyulmuş gözleriyle herhangi birini tek bakışla yakabilirdi bile. Yine de bana yardımcı olmak için buradaydı ve benim intikam planlarım suya doğru yavaşça süzülüyordu. Başımı kollarımdan yaptığım yastığa koyup gözlerimi kapadım.

Birkaç saniye sonra iki el belimi kavrayak taburemi kendine döndürdü ve yanıma oturdu. Rendall'ın bana bakan yeşil ve bal rengi gözlerini umursamayarak gözlerimi devirdim ve "Git başımdan hiç seninle uğraşacak halde değilim!" dedim yorgun bir sesle. Başını hafifçe salladı, "Hey sakin ol tamam mı, sana artık zarar vermeyeceğim. gemide yaptığım için ne kadar üzgün olduğumu söylemek için buradayım. Gerçekten çok kabacaydı ve amacım o değildi..." gözlerimi yeniden abartılı bir şekilde devirdim ve içimden 'Olmalısın...' diye geçirdim. Yaptığı berbattı ve üztelik yanıma sarhoş gelmişti.

"Bak ben oraya yeniden arkadaş olmayı teklif etmek için gelmiştim. Sana yalan söylediğim için çok üzgün ve pişmanım, keşke ilk tanıştığım anda sana söylemiş olsaydım da bu olanların hiçbirini yaşamak zorunda kalmasaydın. Ben gerçekten çok üzgünüm" derken suçlu küçük bir erkek çocuğu gibi ayaklarını izliyordu. Onu affetmem benim için zor olabilirdi ama şu son zamanlarda Quinn dışında yalnızdım ve Rendy'nin aslında iyi biri olduğunu da biliyordum.

İç sesim berbat bir şekilde bana ne kadar acımasız olduğumu hatırlatıp duruyordu, elbette ben de onu affetmek istiyordum, ama bana fiziksel olarak da zarar vermişti. Yine başımı sarsarak düşüncelerimi kovdum. Herkes beni terk ediyordu ve iyi arkadaşlara ihtiyacım vardı. Başımı yavaşça salladım ve "Sorun değil.." diye mırıldandım, yine de ilk tanıştığımıza olduğu gibi aramızda bir mesafe vardı. Bu kararımdan memnun olmuş gibi gülümsediğinde ben de karşılık verdim.

Çenemi dikleştirdim ve beynimde güzel bir konuşma başlatmak için kelimeler birleştirdim. "Senin de bir ruh kilidin var mı?" diye sorduğumda herkeste olduğu gibi ruh kilidi olayını bildiğim için bir kaç saniyeliğine şaşırsa da soru sormadı. Parmağındaki parlak ince yüzüğe dokundu, yüzük parmak uçları yönünde küçük alev şekillerinde ilerliyordu. "Yüzük bendeyken ateş geçirmez oluyorum, o kadar da tuhaf veya ekileyici değil yani" dedi ve barın üzerindeki şamdanın minik alevlerinden parmaklarını geçirdi, parmak uçları yanmaya başladı ama o yumruğunu sıkınca avcundan gri dumandan başka birşey çıkmadı. Hayran bir şekilde sırıttım, bence gayet havalıydı.

Dans pistine doğru baktığımda Savient ve Valerie'nin ritme uyarak dans ettiğini ve kahkahalar attığını gördüm. Gözlerimi devirdiğimde iç sesim de kandime lanet okuyordu, aptal Typhonn yüzünden bütün planım mafolmuştu. Çantamı alıp ayağa kalktım kapıya doğru ilerlediğimde, arkamdan Rendall'ın ayak seslerini duydum. Ki bu oldukça güven vericiydi, sokakları ve şehri bilmiyordum ve saraya nasıl gideceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ona teşekkür etmek için başımı çevirdim, ama çok daha uzun boylu biriyle karşılaşınca durdum. Başımı kaldırıp Typhonn'a bakınca bana tek kaşını kaldırıp gözlerini diktiğini gördüm.

Dudağımı büzüp onun gibi tek kaşımı kaldırdım, "Oo, demek vakumlanmaya ara verdin." dedim ve hefifçe sırıttım. İnsanlarla alay etmek ve onları sinir etmek konusunda gerçek bir profösyöneldim, gerçi onun da benden aşağı kalır yanı yoktu. Gözlerini devirdi, "Nereye gittiğini sanıyorsun, küçük rahibe?" dediğinde dil çıkarasım gelmişti. "Saraya dönüyorum, plan yatmış gibi görünüyor, burada onların dans edişini ve kıkırdayışını izleyerek kendime işkence etmeyeceğim.." dedim. Gerçekten gözlerim dolmaya başlamıştı.

Başını salladı, "Planın yattığı falan yok.." derken elimdeki çantayı alıp çoktan bara doğru fırlatmıştı bile. Ben çantanın mükemmel bir şekilde açık renk mermere konuşunu izlerken, o beni dans pistine sürüklüyordu. Her türlü salon dansını bilmeme rağmen, böyle yerlerde nasıl dans edeceğim hakkında en ufak fikrim yoktu. Dans pistinin ortasında durduğumuzda, arkama geçti ve kollarını belime sardı, yanaklarımın kızarmasını saçlarımla saklıyordum. Şarkının keskin ritmiyle yavaşça hareket etmeye başladı, ona ayak urdururken kendime güvenimi somutlaşmış gibi hissedebiliyordum, nedense iyi gittiğimi anlamıştım.

Beni kendine çevirdiğinde dönmenin etkisiyle tişörtüne tutundum, hafifçe güldüğümde beni ellerimden nazikçe tutup kendinden uzaklaştırdı. Ben dansın verdiği heyecan ve mutlulukla sessiz kahkahalar atarken etrafımda dönüp yeniden ona yaslandım. Ellerine sırtıma doğru kaydırıp beni yok edercesine sararken, kollarımı omuzlarına astım. Çenemi de omzuna yasladığımda, büyü yeşili gözlerin bize kısık bir şekilde baktığını fark etmiştim.

Başımı Typhonn'ın boyun boşluğuna gömüp sadece onun duyabileceği bir kahkaha attığımda o da baktığım yere hafifçe göz attı. Savient, şimdiye kadar sımsıkı sarılıp orasını burasını öptüğü Valerie'yi itti ve pistten ayrılarak kapıya yöneldi. Yukarı doğru başımı kaldırıp Typhonn'a baktığımda bana gülümsediğini gördüm, her zamanki hınzır gülümsemesinden çok, normal ve tatlı bir gülümsemeydi. Evet, gardiyanımın bu gülümsemesini sevmiştim.

Okuduğunuz için teşekkürler, bıdıklarım! <3

RADIAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin