"İyi olduğuna emin misiniz?" dedim doktora endişeyle.
Doktor başını salladı. "Endişe etmeyin ateşini düşürdüm. Biraz dinlendikten sonra kendine gelir."
Jungkook'un ani bayılışından sonra soluğu hastanede yardım bağırarak almıştım. Gözlerimden yaşlar geldiği için doktor şaşırmış ve Jungkook için ağladığımı sanmıştı.
Şimdi Jungkook'un odasındaydık. Daha önce bunu nasıl fark edemedim diye düşünüyordum. Çocuğun yüksek derecede ateşi vardı ve benim ruhum bile duymamıştı. Onun da söylemeye niyetli olmadığı belliydi.
Saat 10'a geliyordu, yani çocuklarla tanışmak için kahvaltıya inmem gerekliydi. Neyse ki Jungkook yavaş yavaş uyanıyordu.
Gözlerini kırpıştırarak açtı, kaşları hafif çatıktı."Jungkook?" dedim yatağın yanına oturarak. "Umarım iyisindir."
İyi misin sorusunu cevaplamayacağını bildiğimden böyle söylemek daha mantıklıydı.
Titreyen kollarıyla doğrulmaya çalıştığında kalktım ve arkasına geçip koltuk altlatından tutarak doğrulmasına yardımcı oldum. Bu temastan hoşlanmamış olsa gerek vücudu irkilmişti.
Karşısına oturup elimi alnına koydum. Ateşi yoktu.
"Yorgun olmalısın ama seni burada tek başına bırakamam. Umarım kahvaltıda bana katılmaktan rahatsız olmazsın."Bana bakmıyordu tabii ki, muhtemelen dediklerimi umursamıyordu da.
Tekerlekli sandalyesine oturmasına yardım ettikten sonra elimle dağılan saçlarını tarayıp buruşan yakasını düzelttim. Bacaklarına baktım. Bir kızdan daha güzel bacakları vardı. Kollarının titremesine karşın bacakları güçlü görünüyordu fakat sanırım yürüyemiyordu ya da yürümek istemiyordu.
Tuhaf biriydi.
Tekerlekli sandalyeyi kafeteryaya doğru sürdüm. Uzun bir masada, beş tane çocuk toplanmıştı. Yanlarında da bir görevli vardı. Bunlar birkaç hafta önce sokakta bulunan çocuklardı. Bana verilen bilgiye göre birkaç tanesi kardeşti. Aileleri her kimse onları öylece terk edip gitmişlerdi, yetimhaneye bırakma zahmetine bile girmemişlerdi. Yasal bir yetimhaneye yerleştirilene dek burada kalacaklardı ve onlarla ilgilenecek kişi de bendim.
Jungkook'u masanın yanına çekip, merakla bana bakan çocuklara gülümsedim ve gözlerimi silip çocuklardan birinin yanına oturdum. Ben geldikten sonra görevli gitmişti.
"Merhaba çocuklar. Benim adım Alyssa. Artık sizinle ben ilgileneceğim."
"Sen dadımız mı olacaksın?" dedi esmer tenli küçük kız meraklı gözlerle.
Gülümsedim. "Onun gibi bir şey."
"Sen bunun için fazla genç değil misin?" dedi aralarında en büyük olanı. Kollarını göğsünde birleştirmiş, şüpheli gözleriyle bana bakan oğlan muhtemelen on iki yaşlarındaydı.
"Evet, evet öyleyim." dedim gülümseyerek.
Çocuklardan biri güldü. "Phineas gibi konuştun."
"Phineas ve Ferb sever misiniz? Ben çok severim." deyip kollarımı masaya dayadığımda hepsi bir ağızdan çizgi film hakkında konuşmaya başladı. Dönüp Jungkook'a baktım. Gözlerini camdan dışarıya dikmişti. Baktığı yeri takip ettim. Sadece arabaların geçtiği otoyol vardı. Acaba buradan dışarı çıkmak mı istiyordu?
"Neden ağlıyorsun? Sevgilin hasta mı?"
Küçük kızın ani sorusuyla gözlerimi irileştirmiştim. Jungkook bile çatık olan kaşlarını kaldırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• Bᴀᴅ Bᴜɴɴʏ Π Jᴇᴏɴ Jᴜɴɢᴋᴏᴏᴋ •
Akcja[05.12.17 / Aksiyon #1] [02.10.20 / Hayrankurgu #1] Alyssa Martin, sosyal görevi için bir akıl hastanesine gider. Görevi yasal bir yetimhaneye gidene kadar orada tutulan çocuklara bakıcılık etmektir. Fakat bu hastanede, hayatını tekerlekli sandalye...