🎶 BTS - Run (Violin)
***
Bir demet çiçeği, Sehun'un mezarının üzerine koydum ve mezarın kenarına oturup, toprağı sıktım.
"Sen gerçekten, harika bir insandın Sehun-ah. Seni kaybettiğim için öyle acı çekiyorum ki." iç çekip hıçkırığımı tutmaya çalıştım. Gözyaşlarım akın akın yanaklarımdan süzülürken omuzlarım titriyordu.
"Ama sakın merak etme." çatlak çıkan sesimin arasından bir hıçkırık kaçmıştı. "Sana yaptıklarının on katını yaşadı o pis kadın. Sana ve senin gibi başka masum her insana yaptıklarının bedelini ödedi."
Elimin tersiyle gözlerimi sildim. "Başına bu belayı açtığım için özür dilerim. Hepsi benim yüzümdendi. Eğer ben olmasaydım başına bunlar gelmezdi. Annen ve kız kardeşin beni suçlamakta haklı." ağlayışım şiddetlenirken başımı öne eğdim. "Ö-Özür dilerim Sehun. Çok ü-üzgünüm."
Kollarımı toprağa, başımı da kollarımın üstüne koyup bir süre ağladım. Psikolojim çökmüştü ve son günlerde en ufak şeye ağlayasım geliyordu ki zaten hastalığım sağolsun ağlamadan duramıyordum. Sehun'un ailesi onun ölümünden beni sorumlu tuttukları için benden nefret ediyorlardı. Bu çok kötü bir duyguydu.
O işkence olayından beri iki hafta geçmesine rağmen etkisi hâlâ üzerimdeydi.
Omzumda bir el hissettiğimde ağlamamı daha sakin bir hale sokmaya çalışarak doğruldum. Başımı kaldırıp baktığımda, sevdiğim kara gözler üzüntüyle bana bakıyordu.
"J-Jungkook." kollarımı beline sarıp başımı göğsüne gömerek şiddetli ağlayışıma kaldığım yerden devam ettim. Elleri hemen sırtımda ve saçlarımda yer almış, şefkatle okşamaya başlamıştı.
"Geçecek. İyi olacaksın." diye fısıldadı başıma bir öpücük verirken.
Gerçekten iyi olacak mıydım? Bu fazlasıyla merak ettiğim bir şeydi.
"Hadi gidelim."
İç çekip başımı göğsünden ayırdım ve ona baktım. Pek belli etmese de o da Sehun'un ölümüne çok üzülmüştü, biliyordum. Düşündüm de Sehun şimdi yaşasaydı, hatta beni kıskanıp birbirleriyle kavga etselerdi bile daha iyi hissederdim. Çünkü biliyordum ki Jungkook Sehun'la tartışsa bile, çizgisini aşıp masum birini öldürmezdi ki zaten Sehun benim Jungkook'la olan ilişkimi çoktan kabullendiği için, tartışmalarına gerek bile kalmazdı. Hatta belki dost bile olabilirlerdi, ama artık Sehun yoktu ve hayatımda tahmin edebileceğimden daha büyük bir boşluk oluşmuştu.
Jungkook'la birlikte mezarlıktan çıkıp sokakta yürümeye başladık. El ele tutuşmuş ilerlerken pek çok kızın kıskanç gözlerine maruz kalıyorduk.
Süs havuzlarının ve şekil verilmiş bitkilerin bulunduğu bir parka geldik. Ortada duran en büyük süs havuzunun önünde durduk ve bir süre fışkırıp duran suyu izledik. Etrafta kimseler yoktu.
Suyu izlemek sıkıcı gelince dönüp Jungkook'u izledim. Genelde olduğu gibi simsiyah giyinmişti. Ama bu kez tişört yerine gömlek giyiyordu ve gömleğin yaka kısmındaki birkaç düğmeyi açık bırakmıştı. Rüzgarın esintisi saçlarıyla oynuyordu. Bakışları soğuktu, asil bir duruşu vardı. Onu izlerken, hakkında çok az şey bildiğimi fark ettim.
Mesela en sevdiği renk, yemek ve mevsim neydi? Uyumadan önce kitap okur ya da müzik dinler miydi? Ailesi var mıydı? Geçmişte başına kötü şeyler mi gelmişti? Neden ISD'ye katılmıştı? Nasıl Bad Bunny olabilmişti? İlk kez birini öldürdüğünde ne hissetmişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• Bᴀᴅ Bᴜɴɴʏ Π Jᴇᴏɴ Jᴜɴɢᴋᴏᴏᴋ •
Akcja[05.12.17 / Aksiyon #1] [02.10.20 / Hayrankurgu #1] Alyssa Martin, sosyal görevi için bir akıl hastanesine gider. Görevi yasal bir yetimhaneye gidene kadar orada tutulan çocuklara bakıcılık etmektir. Fakat bu hastanede, hayatını tekerlekli sandalye...