BİRİNCİ BÖLÜM: "BİR BELAYA ÇEKİLİYORUM"

27.3K 1K 245
                                    



Namverân'ın ne demek olduğunu öğrendiğimde beş yaşındaydım. Ufak tefek, az konuşan ve de sürekli somurtan bir çocuktum, genelde çikolatalarımı kimseyle paylaşmaz, kuzenlerim gelince oyuncaklarımı yatağımın altına saklardım. Bir keresinde Okan arabalarımdan birinin kapısını kırdığında tüm gün yediğim eriklerin çekirdeklerini ona tükürmüştüm. O günden sonra, Okan'ın başlattığı şey hayatım boyunca en nefret ettiğim olay haline geldi. Ben ona çekirdek tükürürken, çocuk aklıyla "Teyzem sana namlı, diyor ama sen namlı değilsin! Ancak Nam olabilirsin! Nam! Nam! Nam!" diye bağırmış ve beni aşağılamaya kalkmıştı. Namlı, meşhur anlamına gelen Namverân bir anda, Nam oluvermişti, üstelik aptal kuzenim bu kısaltmanın da 'ünlü' anlamına geldiğini bilmiyordu. Fakat büyükannemin bu takma adı çok sevmesiyle, bir anda asil Namverân, tatlı Nam'a dönüşüverdi.

Bu yüzden beş yaşından beri bana Nam denilmesinden nefret ediyordum, aslında nefret ettiğim şeyler oldukça fazlaydı ama öldürülecek insanlar listemde başta olan insanların çoğunun suçu ismimi kısaltmaktı.

"Nam," dediğinde büyükannem düşüncelerimden sıyrıldım. Büyükannem yaklaşık bir yıl önce kanser olduğunu öğrenmiş ve bunun sonunca kemoterapi görmeyi reddetmişti. Ona bunun bir saçmalık olduğunu, tedavi görmesi gerektiğini söylemiştim fakat beni dinlememişti. Zaten hiçbir zaman dinlemezdi. "Nam! Nam! Nam!"

"Nam değil, Namverân büyükanne, bunu daha kaç kez söylemem gerekiyor? Adımın kısaltılmasından nefret ettiğimi biliyorsun." Saçlarımı taramaktan vazgeçip büyükanneme döndüğümde, üzerine örtülmüş pikeyle oynadığını gördüm. Her zamanki gibi dudaklarını bükmüştü, gözleri bana incinmiş gibi bakıyordu ama rol yaptığını biliyordum. "Hiç öyle bakma bana, seni de yanlarına alsalardı eminim Viyana'nın kapılarından geriye dönenler bizler olmazdık."

"Bugün ekstra şakacı mısın Nam? Öyleyse büyükanneye birkaç öpücük verebilirsin, ha?" Yanağını bana doğru uzattığında gözlerimi devirdim ama büyükannem pes edecekmiş gibi durmuyordu.

"Öpücük mü istiyorsun?"

"Evet. Hadi, öp beni." Kırmızıya boyanmış tırnağıyla yanağını işaret etti.

"Büyükanne, yine öyle konuşmaya başladın..." İç geçirdim ve aynadan uzaklaşıp onun yanına doğru yürüdüm.

"Belki de bir sevgili bulsaydın bu muhabbetleri benimle yapmak zorunda kalmazdın! Hadi, nazlanma, öp artık." Yatağının içinde bir çocuk gibi kıpırdanınca eğildim ve yanağına ufacık bir buse kondurdum fakat bunu pek beğenmedi. "Hadi ama Nam! Yarım saniye bile dokunmadın, insan büyükannesini doya doya öper, ben sana öğretmedim mi, şap diye ses çıkararak öpeceksin diye! "

"Şimdilik bununla yetineceksin, eğer bugün yemeklerinin hepsini yersen akşama bir şeyler düşünürüm." Kapıya doğru ilerledim ve omzumun üzerinden ona baktığımda gözlerinde heyecanla bana baktığını gördüm.

"Gerçekten mi?"

"Eh," Omuz silktim ama büyükannem mutlulukla el çırptı, ben odadan çıkarken "Oley be!" dediğini duyabildim.

Koridorda ilerleyip dış kapıya vardığımda annemin mutfaktan sesini duydum."Nam, bugün biraz erken gel olur mu, akşama gitmem gereken bir yer var."

"Yine mi son anda gelen çekim haberi?" diye sorduğumda gözümün önünde annemin kafa sallaması canlandı.

"Bir sünnet düğününe gideceğim ama yemin ediyorum biri daha bana çocuklarının pipisini çektirmeye kalkarsa onları sopayla döverim."

"Bol şans, ben çıkıyorum." Çantamı alıp evden çıktığımda annemin arkamdan "İyi dersler!" diye bağırdığını duydum.

Nefret ettiğim çoğu şeyin sebebi, alerjimi arttıran yerin ta kendisi galiba okulumdu. Hormon, aptallık ve de birazcık saflık kokuyordu. Birbirlerine kendi çoraplarını yediren salak oğlanlardan, mesajına beş dakika geç cevap verilen kıza akıl veren kızlar topluluğuna ve de kravatlarını başlarına bağlayıp futbol filesinde sallananlara kadar herkes bir tuhaftı.

BULUTLAR DA AĞLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin