Bölüm şarkısı;
Goose House - Hikaru Nara [Shigatsu Wa Kimi No Uso Açılış Şarkısı]
Makber ablalarıyla muhabbet ederken babası müdür ile konuşuyordu. Az önce olan şeyleri birçok kişi anlamamış olsa da, anlayan bizler çok mutluyduk. Hatta kafamı çevirdiğimde Güneş'i Bediz'in uzun bedeni arkasına saklanmış hafif hıçkırıklarla ağlarken görmüştüm. Biliyordum ki Makber için çok fazla üzülmüştü. Güneş ailesine çok bağlıydı. Babasına, babasının pastanesinde çalışanlara, kuşuna. Makber'in babasıyla arasını düzeltmesi, ablalarının onun yanında olduğunu görmesi çok mutlu etmişti onu. Akya Bediz'in arkadaşlarıyla konuşurken iki grubun birbirleriyle çok iyi anlaştığını gördüm. Hatta Akya sürekli yüzme yarışmalarından bahsediyor, çocukları da yarışmaları izlemeye çağırıyordu.
"Her şey tatlıya bağlandı." dediğinde Ulaş, kafamı kaldırıp ona baktım. Kollarını göğsünde bağlamış, gururlu bir baba gibi ablalarına naz yapan Makber'i izliyordu. Babası öyle bir konuşmuştu ki, sadece ben değil, hepimiz Makber'in ablalarıyla arasının iyi olmadığını, ablalarının da babası gibi olduğunu düşünmüştük. Ama şimdi bakınca, gerçekten babalarından farklı olduklarını anlayabiliyorduk.
"Evet." dedim hafifçe Makberlere bakıp gülümserken. "Parayı da topladık. Sanırım daha fazla işimiz kalmadı."
"Emin misin?" Ulaş tek kolunu kaldırdı ve elini kafamın üzerine koyarak başımı kendine doğru çevirdi. "Daha önemli bir işin var artık."
"Öyle mi? Neymiş?" Dikkatlice gözlerine baktığımda gülümsedi ve elini kafamdan indirip kollarını iki yana açarak kendi etrafında döndü.
"Tabii ki ben!"
"Önemli bir iş değil o zaman." deyip yeniden önüme döndüğümde kızgınlıkla karışık güldü ve kolunu boynuma atıp beni göğsüne yasladı.
"Nasıl önemli değil ya? Sözünü geri al." Kızıyormuş gibi yapmaya çalışıyordu ama gülüyordu.
"Almam! Sapık bir problem çocuğa ayıracak vaktim yok benim!" Bende güldüğümde kaçamayayım diye diğer elimi yakalayıp yukarıya kaldırdı.
"Sözünü geri al!"
"Almam!"
"Al!"
"Almam!"
İkimiz tepinirken birisinin hafif öksürme sesi ikimizi de susturdu ve Ulaş yavaşça beni bıraktı. En sonunda serbest bırakıldığımda kendimi Ulaş'tan çektim ve gelenin Işıl olduğunu gördüm.
Bu kız neden sürekli yanımızda bitmek zorundaydı?
"Merhaba!" Kocaman gülümsediğinde Ulaş da ona gülümsedi. Ne istiyordu yine acaba?
"Selam."
"Konuşmanızı ya da başka bir şeyi böldüysem üzgünüm." dediğinde gözlerimi devirdim. Ulaş ise kafasını iki yana salladı.
"Sorun değil. Didişiyorduk sadece. Bir şey mi oldu?"
"Uygurlarla birazdan bir kafeye gideceğiz. Biraz muhabbet, sohbet edeceğiz. Sende gelmek ister misin diyecektim." Işıl kocaman gözlerle Ulaş'a baktığında bende ölüm saçan gözlerle Ulaş'a bakıyordum. Fakat Ulaş hiçbir şekilde bana bakmak için bir girişimde bulunmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULUTLAR DA AĞLAR
Teen FictionNamverân Somer adının kısaltılmasından nefret eden, insanlarla kolay kolay anlaşamayan ve de kişisel alanının işgal edilmesinden hoşlanmayan bir genç kızdır. İstemediği hiçbir şeyi yapmayan bu kızın hayattaki tek zayıf noktası, kanser hastası olan b...