Bölüm şarkısı;
Secret Base - Kimi Ga Kureta Mono [Anohana Kapanış Müziği]
Apartman kapısının önünde durmuş dün olanları düşünüyordum. Güneş Bediz ile oyuncakçıya gitmiş, Makber eve erken gitmesi gerektiğini söyleyip ayrılmıştı. Kızlar gidince ve de eve geri dönünce, Eroltu evini görmem ile aklıma yine Fidan'ın söyledikleri gelmişti. Ona cevap veremediğim, onu susturamadığım için kendime o kadar çok kızıyordum ki. Ne onun ne de Ulaş ile ilişkileri hakkında bir şey öğrenebilmiştim, üstüne üstelik sinirlendiğimle kalmıştım. Takdir etmeliydim ki paçasını elimden çok iyi kurtarmıştı ama gelecek sefere böyle olmayacaktı.
Yine de tüm bunlara rağmen içim hiç rahat değildi.
Lale Hanım'ın evde olabileceğine dair çılgınca bir fikre kapıldım ve Eroltu evine doğru yönelip zili çaldım. Ulaş genelde bu saatlerde evde olmazdı, onun yokluğunda Lale Hanım belki de içimi rahatlatabilirdi. Şimdi sırf sadece bir dahaki görüşümde Fidan'ın suratına kakmak için bazı şeyleri öğrenmek istiyordum. Biraz saçmaydı ve hayatımda ilk defa böyle bir gariplik yapıyordum ama ne zaman o bilmiş surat ifadesi aklıma gelse kızmaktan da kendimi alamıyordum.
Tam arkamı dönüp gidecekken son anda Lale Hanım'ın kapıyı açmasıyla içim rahatladı. Evde olduğuna çok sevinmiştim. "Aa," diye bir şaşırma nidası çıktı dudaklarından. Saçlarını tepesinden toplamıştı, üzerinde salaş kıyafetler vardı, anlaşılan yakın bir zamanda evden çıkmak gibi bir planı yoktu. "hoş geldin Namverân! İçeri gelsene."
Kafamı olumlu anlamda aşağıya eğip ayakkabılarımı çıkardım ve içeriye girdim. Beraber salona gittiğimizde Lale Hanım'ın dosyalarını yemek masasına çıkarmış, onlarla cebelleşiyor olduğunu fark ettim. Sanırım yeni bir davası ya da başka bir şeyi vardı. Bu konuda pek bir bilgim olmadığından ne yaptığını irdelemedim.
"Limonata ister misin?" diye sorduğunda çantamı çıkarıp her zaman oturduğum tekli koltuğun yanına koydum.
"Zahmet etmeyin." dememe rağmen güldü ve "Ne zahmeti? Hemen getiriyorum." diyerek mutfağa ilerledi. Bu sırada bende hırkamı çıkarıp tekli koltuğa oturdum. Tahmin ettiğim gibi Ulaş evde değildi, evde olsa zilin çalmasıyla hemen kimin geldiğine bakmak için aşağıya inerdi.
Gözlerim etrafta gezinirken Caelo'yu fark ettim. Masanın hemen altındaydı ve büzülüp top haline getirilmiş bir kağıt parçasını patileriyle ittirip kendi kendine oynuyordu. İşin şirin tarafı topu ittirmesi, sonra kendi kuyruğunu kabartıp topa göz dağı vermesiydi. Ne kadar da çabuk büyümüştü! Onu bulduğumuz zamanki halinden eser yoktu. Kilo almıştı, güzel gözleri açıktı ve oldukça mutlu bir kediydi artık.
Lale Hanım limonatalarla gelince dikkatimi ona verdim. Benim Caelo'ya baktığımı fark etti ve hemencecik gülümsedi. "Masaya atlayıp kağıtlarla oynamak istedi." diye açıkladı durumu bana elindeki bardaklardan tekini verip koltuğa otururken. "Bende işime yaramayan bir tanesini büzüp ona verdim. Ne kadar mutlu baksana!"
Gülümsedim. "Evet öyle." Limonatadan bir yudum aldım, bu sırada Lale Hanım'ın bakışları bana döndü.
"Bir şey mi oldu Namverân? Ulaş evde değil çünkü." Haklıydı, neden geldiğimi merak ediyor olmalıydı. Hiçbir zaman kendisiyle uzun uzadıya sohbetler kurmamıştım. Aslında Lale Hanım ile pek fazla konuştuğum da söylenemezdi. Şimdi onun yüzü suyu hürmetine gelmediğimi de anlayacaktı elbette.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULUTLAR DA AĞLAR
Teen FictionNamverân Somer adının kısaltılmasından nefret eden, insanlarla kolay kolay anlaşamayan ve de kişisel alanının işgal edilmesinden hoşlanmayan bir genç kızdır. İstemediği hiçbir şeyi yapmayan bu kızın hayattaki tek zayıf noktası, kanser hastası olan b...